Ceza muhakemesinin ve dolayısıyla maddi hakikat temeline dayalı ceza adaletinin amacı maddi hakikati bulmaktır.
Kuşkusuz gerçeğin peşinde koşanlar yalnızca ceza adaleti mekanizmalarını yürütenler değildir. Bilim adamlarından tarihçilere kadar uzanan geniş bir yelpazedeki meslek mensupları kendi ilgi alanlarına giren konularda hakikati bulma çabası içerisinde olmalarına rağmen her biri bu amaca ulaşmak için farklı yöntemler kullanmaktadırlar. Hakikati bulma gayretinde olan her alan gibi ceza adaleti mekanizmalarının maddi hakikati bulma gayretine de onun amaçları, işlediği hukuki çevre ve maddi olanaklar etki edecektir.
Ancak Rousselet’in dediği gibi, bir yargıç hiç bir zaman bir alet değildir ve bu nedenle kanunları yorumlarken kendisine dayatılan olanak ve çerçeve içerisine kendisini hapsetmemelidir. Bazı kararların uygulanmasında, ya da bazı suçluların, mağdur edilenlerin rızası alınmadan, af yasalarıyla serbest bırakılmaları kamu vicdanının sızlaması olarak değerlendirilmekte olup bu açıdan bakıldığında görülen ve duyumsanan kamu vicdanı kavramını da hiçbir zaman göz ardı etmemelidirler.
Bu yapılırken sonucu önceden belirleyerek buna göre gerekçeler üretmek veya sonucu baz alarak buna göre hukuki yorum ortaya koymak ilk önce hukukun daha sonra da adına hukukun alet edildiği düşüncenin katledilmesinden başka bir sonuç doğurmayacağı da asla unutulmamalıdır.
Bir yargıç yüreğinde duyumsadığı adalet hissini vicdanında doğan yeni fikirlere yaklaştırabilmelidir. Her şeyden şüphe eden filozoflar bile adalet fikrinin, insanların kalbinden çıkarılamayacağını kabul etmişlerdir. Kanun ölüdür. Hâkim ise yaşayan bir varlıktır. Yaşar olmak, hâkimin kanun karşısındaki büyük üstünlüğüdür.Onun için insanlar kötü kanunların iyi hâkimler tarafından tatbik edilmesinden korkmazlar
Ökçesiz, hâkimin doğru yani adil bulmadığı bir hukuk normunu, salt pozitif karakterinden dolayı uygulaması gerekip gerekmediği sorusuna, hâkimin özgürlüğe mahkûm olduğunu, bu özgürlüğün onu bir karar otomatı olmaktan çıkarıp, başkaları için olağanüstü bir sorumluluk düzeyine çıkardığını belirterek cevap vermektedir. Ona göre yargıç hukuk yaratma,dolayısıyla yorumlama yeteneğini ve yetkisini yasanın ötesinde kazanır.
Fransız ihtilalinde hakimler yanlış hükümlerle birçok Fransız’ın canına kıymak suçundan yargılandılar. Onlar savunmalarında, kanuna göre işlem yaptıklarını söylediler ve biz baltadan başka bir şey değildik, balta yargılanır mı? diye ifade ettiler.
Yargı böyle bir duruma hiçbir zaman düşürülmemelidir. Oysa hâkim hüküm verir, hizmet etmez. Hâkim hürriyetini bizzat kendinde aramalı dayanacağı yer vicdanı olmalıdır. Eğer vicdana ihtiyaç yoksa hâkimliği sıradan insanlarda yapabilir Eğer sorunlara cam saydamlığında bakmazsak kendimizi aldatırız.
Zira hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.
Hukuku yalnız uygulamakla kalmayıp, aynı zamanda bunun üzerinde düşünen hukukçu, mevcut hukuk kaidesinin neden başka türlü değil de öyle olduğu sorusunu soracaktır; o, münferit bir hukukî esasın hukuk düzeninin bütünü içinde kendisinden beklenileni yerine getirip getiremediğini ve bunu ne derecede gerçekleştirebildiğini inceleyecektir. Böylece o, son olarak, hukuk kaidesinin adil olup olmadığını veya başka bir deyimle hukukî esasın hukuk fikrine yöneltilmiş bulunup bulunmadığını araştıracaktır.
Hukukçuların yorumları birbirlerinden farklı olabilir. Çünkü sosyal konularda genel kabulden bahsedilebilse bile mutlak kesinlikten ve doğruluktan bahsedilemez. Özellikle ayrıntıda farklı düşünce ve içtihat oluşması kaçınılmazdır. Önemli olan farklı yorumların, yorumcuların önyargılarından ve yorumdan etkilenecek olanların kimliklerinden kaynaklanmamasıdır.
Prof. Dr. Sami Selçuk, yorumlayıp,üretip çoğaltacak yerde, hazır komprime olay içtihat bolluğunun gevşetici rahatlığını ve kolaycılığını yaşayan hukukçuların olumsuz bir statükoculuk olgusunun içinde tükenip yiteceklerini belirterek hukukun sığlaştığını bunun sonucunda da adaletin, dolayısıyla toplumun tehdit altında olduğunu belirttikten sonra, Küreselleşme, bilgi ve medya çağına ayak uydurmalıyız. Bilgi akışı, elektronik aygıtlarla bir saniyede dünyanın bir ucundan ötekine ulaşabiliyor. İnsan belleğine sığmayan bilgiler, bilgisayarlara yüklenebiliyor. Bilimsel girdiler ne denli zengin olursa, daha iyi ürünler üretilir.
Maşrabamız küçükse deryayı suçlamaya hakkımız olamaz (Mevlana)
Yorum Gönder
Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.