DEMOKRASİ TAMAM DA, DEMOKRATLAR NEREDE
Siyasal liderlerimizden biri askeri darbelere karşı demokrasiyi savunmamakla kendisini itham edenlere karşı ''demokrasi tamam da, demokratlar nerede?'' diye cevap vermişti.Hayatın bize öğrettiği bir gerçek var. Demokrat bireyler olmadan demokrat bir toplum yaratmak mümkün değil.
Demokrasinin en önemli koşulları; birey olma,çoğulculuk ve hukuk devletidir.
Birey olmadan neyi anlamalıyız? Bence ilk kural bireysel özgürlük ve bireysel sorumluluk kavramlarına odaklanmaktır. Bizim gibi otokratik gelenekten gelen ve gelişme sürecinde olan ülkelerde insanlar kendilerini dini, etnik ve siyasal gruplar üzerinden tanımlamaya yatkındırlar. Sosyal örgütlenmenin temel kurumları olan derneklerin neredeyse tamamına yakın bölümünün hemşehri derneklerinden oluşmasının herhalde başka geçerli bir açıklaması yoktur.İnsanlar; aile, sülale, hemşehrilik,cemaat gibi kurumlar bünyesinde iç içe yaşarlar. Bu yapıları yönetenlere neredeyse kayıtsız şartsız itaat ederler. İnsanlar doğru bulduklarını yapmada özgür değildir. Çünkü başkalarının ne dediği, kendisinin ne düşündüğünden önemlidir. Yanlış yapanlar olur ise hukuk önünde veya kamuoyu önünde şeffaf bir şekilde hesap vermezler. Çünkü 'kol kırılır,yen içinde kalır'. Kimse sürüden farklı düşünemez. Çünkü 'sürüden ayrılanı kurt kapar'. Birey olmanın ön koşulu olan özel yaşamın gizliliğine ve sırlara saygı gösterilmez. İç içe yaşadığımız için herkes herkesin her şeyini bilir.
Tıpkı ailedeki baba gibi cemaatteki liderin veya çalıştığınız iş yerindeki amirin de mutlak otoritesi vardır. Ayrıca aşiret kültürünün doğal bir sonucu olarak amiriniz asıl gücünü yasaların kendisine tanıdığı yetkilerden değil, bağlı olduğu cemaatsal, siyasal vb. ilişkilerden alır. Bu nedenle karşı karşıya geldiğinizde, hukuken haklı olsanız bile bu sizi kurtarmaya yetmeyebilir.
Birey olamamanın doğal sonucu olarak bireysel özgürlüğünüz de olmaz. Bireysel düşüncenizin rakibi 'kolektif düşünce' olduğu için, düşüncenizin rekabet yeteneği yoktur. Bireysel düşüncenizi açıklamak 'kolektif öfkeyi' üzerinize çekmekten başka bir işe yaramaz.
Çoğulculuğun ne kadar önemli olduğunu ise sanırım pratik hayat tecrübelerimizle hep gözlemliyoruz. Her türlü devlet kurumunda ve platformda her siyasal ve sosyal düşüncenin, bakış açısının temsil edilebilmesi demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Bu tür bir siyasal katılımcılık toplumsal dengeleri yerli yerine oturturken; çoğulculuğun tezahürü, çoğunluğun azınlık üzerindeki tahakkümünü meşru sınırların içide kalmaya zorlamaktadır. Bir yönüyle 'populist demokrasinin' önünü kesmektedir.
Hukuk devleti tabii ki kanun devleti olmaktan çok farklıdır. Burada ''hukuk'' kavramı yalnız yürülükteki kanunlara değil, insanlığın binlerce yıllık yaşamının acı tecrübelerinden süzülüp gelen ''evrensel hukuka'' işaret eder. Evrensel hukukta karşılığı olmayan normların ödünsüz uygulanması, hukuk devletini ve demokratik meşruiyeti sağlamaya yetmez.
Geçen yıl bir kamu kurumunda uzman olarak çalışan bir hukukcu idarenin re-organizasyonu konulu bir seminere katılmış. Anlatıcı hukuk doçenti, Doçentinin anlattığına göre;
Seminerin sonunda yaşlı bir memur söz almış ve şunları söylemiş.
Bizde idarenin re-organizasyonu,me-organizasyonu önemli değildir. Bizde herşey müdüre göre belli olur.
Ülkücü bir müdür gelir; hepimiz bıyığımızı aşağı doğru bırakırız.
Solcu bir müdür gelir; hepimiz akşam meyhaneye gideriz.
Muhafazakar bir müdür gelir; hepimiz camiye gideriz .
Geçen avcı bir müdür geldi; hepimiz çifte alıp ava gittik.
Hocam,Şurda emekliliğime iki yıl kaldı ;Allah verede Gay bir müdür gelmeye de gendimizi kurtarsak.
Sözün özü:Şimdi Demokrat bir müdr bekliyoruz..O zaman hepimiz Demokrat olacağız..
Yorum Gönder
Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.