Yargıtay Kararı
Yargıtay, Şirketler İçin "Ticareti Terk Suçunu" işlemenin mümkün olmadığı gerekçesiyle "Ticareti Usulune aykırı terk etmek" suçunu suç olmaktan çıkardı. Ticareti Terk Suçu diğer anlatımla icra iflas kanunu 337/a hükmüne göre verilen Ticareti terk eden tacirler hakkında 3 aya kadar hafif hapis cezasının şirket müdürleri tarafından işlenemeyeceği kararını verdi.
T.C.
YARGITAY 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4776
KARAR NO : 2011/5802
TEBLİĞNAME NO : 2010/29782
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGITAY İLAMI
MAHKEMESİ : ANKARA 8. İCRA MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2009
NUMARASI : 2008/793-2009/316
DAVACI :
SANIK :
Ticareti usulüne aykırı terk etmek suçundan sanık Osman Konur'un İİK'nun 337/a maddesi uyarınca üç ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiĢ olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
icra ve iflas Kanunu‟nun 44. maddesinin 1. fıkrasında, “Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicil memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. Ġlan masraflarını ödemeyen tacir beyanda bulunmamıĢ sayılır.” Hükmü ile ticareti terk eden tacirin yapması gereken yükümlülüğü belirlenmiĢ, aynı Yasa‟nın 337/a maddesinin birinci fıkrasında ise 44. maddedeki yükümlülüğe aykırı davranılması da, “Ticareti terk edenlerin cezası” baĢlığı altında, “44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almıĢ malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının Ģikayeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Birinci fıkradaki fiillerin iĢlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez.” Ģeklinde düzenleme ile yaptırıma bağlanmıĢtır. Maddeden anlaĢılacağı üzere ticareti terk suçunun oluĢabilmesi için, ticareti terk eden tacirin onbeĢ gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret sicil memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaması gerekmektedir.
Ġcra ve Ġflas Kanunu'nun 44. maddesindeki mükellefiyet münhasıran tacirler için öngörülmüş olup, ticaret sicil memurluğuna kayıtlı gerçek kiĢilerin ve ticaret Ģirketlerinin tacir oldukları hususunda uyuĢmazlık bulunmamaktadır. UyuĢmazlık, ticaret Ģirketlerinin ticareti terk edip edemeyeceklerine, eĢ anlatımla ticareti terk etmesi durumunda Ģirket yetkilisi/müdürünün ĠĠK‟nun 44. maddesindeki keyfiyeti kayıtlı olduğu ticaret sicili memurluğuna bildirme ve mal beyanında bulunma yükümlülüğü bulunup bulunmadığına yöneliktir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu‟nun 136. maddesinde ticaret Ģirketlerinin nev‟ilerinin; kolektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif Ģirketlerinden ibaret olduğu belirtilmiĢtir. Yukarıda sayılan ticaret Ģirketleri yönünden Türk Ticaret Kanunu‟ndaki düzenleme incelendiğinde, bunlar için „ticareti terk‟ değil, bunun yerine infisah ve tasfiyelerinin öngörüldüğü, diğer bir anlatımla Türk Ticaret Kanunu‟nun 136. maddesinde sayılan Ģirketlerde ticareti terk değil, ortaklık iliĢkisinin sona erdirildiği kabul edilmektedir.
Anılan Ģirketlerin her biri için infisah ve tasfiye yolu ayrı ayrı gösterilmiĢtir, „infisah‟, ortaklıklar hukukunda iki manada kullanılmaktadır. GeniĢ manada; irade ve irade dıĢı fesih hallerini ve dar manada da; irade dıĢı yani kendiliğinden sona ermeyi ifade etmektedir. TTK'nun 439. maddesinde infisah eden Ģirketin tasfiyeye gireceği hükme bağlanmıĢtır. Tasfiye sürecinde ticaret Ģirketinin alacak ve borçları belirlenir, alacakları tahsil edilip, borçlan ödendikten sonra varsa kalan mevcudu, esas mukavelede aksine bir hüküm olmadıkça, pay sahipleri arasında ödedikleri sermaye ve paylara bağlı olan imtiyaz hakları nispetinde dağıtılır, tasfiyenin sona ermesi üzerine Ģirkete ait ticaret unvanının sicilden terkini tasfiye memurları tarafından sicil memurluğundan talep olunur. ĠĢ bu talep üzerine terkin keyfiyeti tescil ve ilan olunmakla ticaret Ģirketinin tüzel kiĢiliği sona ermiĢ olur. Terkin iĢlemi için tasfiye bilançosu ile birlikte baĢvurulduğundan ve zaten tasfiye sonucu ticaret Ģirketinin herhangi bir mal varlığı da kalmadığından tasfiye memurunun ya da Ģirket yetkilisinin ĠĠK‟nun 44. maddesine göre mal beyanında da bulunması söz konusu olmayacaktır. Terkin iĢleminden sonra ticaret Ģirketinden alacağı bulunduğunu iddia eden bir alacaklı, bu alacağını ancak terkin edilen ticaret Ģirketini yasaya göre ihyasını sağlamak suretiyle tahsil edebilecektir.
Ticaret Ģirketlerinin vergi hukuku açısından mükellefiyetinin sona erdirilmesi de, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre yapılması gereken iĢlemlere göre getirilen tasfiye ve iflasın sona erdiğinin tescil ve ilanına bağlıdır. BaĢka bir anlatımla, ticaret Ģirketinin iĢi bırakması ancak tüzel kiĢiliğinin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Bu nedenle tüzel kiĢiliği sona erdirilmemiĢ bir ticaret Ģirketinin ticari iĢletmeyi kapattığından, dağıttığından (terk ettiğinden) söz edilemeyecektir. Nitekim DanıĢtay 4. Dairesinin 2004/602 -2021 sayılı kararında da tüzel kiĢiliği sona erdirilmemiĢ Ģirketin mükellefiyetinin sona erdirilemeyeceği belirtilmiĢtir.
Öte yandan, Ġcra ve Ġflas Kanunu‟nun 44. maddesinin ikinci fıkrası, mal beyanının ticaret sicili gazetesinde ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabileceğini içermektedir. Buradaki tacirden maksat, gerçek kiĢi olan tacirlerdir. Yani, tüzel kiĢi tacirler (ticaret Ģirketleri) hakkında 44 üncü maddenin 2. fıkrasının uygulama kabiliyeti yoktur. Ticaret Ģirketleri, ticareti terk edince tasfiyeye gireceklerinden ve tasfiye sonunda Ģirketin ticaret sicilindeki kaydının silinmesinden sonra tüzel kiĢiliği son bulacağından, artık, ticaret Ģirketlerini sicilden silindikten sonra iflas yolu ile takip etmeye imkan yoktur. Esasen, ticaret Ģirketleri bakımından buna lüzum da yoktur. Zira, tasfiyede Ģirketin bütün malları tasfiye edilmiĢtir. (Prof. Dr. Baki KURU, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt XXVII, 1970, Sayı 1-2) Bu açıklama ile ĠĠK‟nun 44. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemenin, ticareti terk suçunun gerçek kiĢi tacirler için geçerli olduğunun, ticaret Ģirketleri yönünden geçerliliği bulunmadığının net olarak ifade edildiği anlaĢılmaktadır.
Her ne kadar ĠĠK'nun 44. maddesinin gerekçesinde, ticareti terk eden kötü niyetli borçluların iĢyerlerini terk ederek ve ellerindeki mallarını baĢkalarına devrederek alacaklılarını zarara uğratmaları nedeniyle ĠĠK'nun 337/a maddesindeki yaptırım düzenlendiği belirtilmekte ise de, ticaret Ģirketleri yönünden ticareti terk değil ortaklık iliĢkisinin sona erdirilebileceğinden, buradaki borçlu ifadesiyle gerçek kiĢi tacirin kastedildiğinin kabulü zorunludur. Kaldı ki, Kanun‟un 345. maddesi uyarınca sorumlu tutulması gereken ticaret Ģirketlerinin müdür/yetkilileri tarafından alacaklıları zarara uğratmaya yönelik eylemlerinin cezasız bırakılmadığı, nitekim Kanun‟un 331, 333/a, 345/a maddelerinde gerekli yaptırımlar düzenlendiği gibi, unsurları bulunduğu takdirde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda müeyyideye bağlanan hileli iflas veya dolandırıcılık suçlarından da cezalandırabilmeleri mümkün olduğundan, diğer bir deyiĢle ticaret Ģirketlerinin müdür/yetkililerinin alacaklıyı zarara uğratan bu tür davranıĢlarının yaptırımsız kaldığından söz edilemeyecektir.
Bu açıklamalardan anlaĢılacağı üzere, ĠĠK‟nun 337/a maddesinde yaptırıma bağlanan eylem, yalnızca ticareti terk keyfiyetinin ticaret sicili memurluğuna bildirilmemesi değil, bununla birlikte IIK‟nun 44. maddesine uygun olarak bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerinin bulunduğu bir mal beyanında bulunulmamasıdır. Bu durumda, Türk Ticaret Kanunu‟nun 136. maddesinde sayılan ticaret Ģirketlerinde ticaretin terki söz konusu olmayıp, ortaklık iliĢkisinin sona erdirilmesi nedeniyle Ġcra ve Ġflas Kanunu‟nun 44. maddesi ile getirilen mal beyanında bulunma yükümlülüğünün, gerçek kiĢi tacirlere yönelik olduğu, yukarıda sayılan ticaret Ģirketlerini kapsamadığı, eĢ anlatımla ticaret Ģirketlerinin müdür veya yetkililerinin Ġcra ve Ġflas Kanunu‟nun 337/a maddesinde yaptırıma bağlanan ticareti terk suçunu iĢlemeleri yasal olarak mümkün olmadığı kabul edilmelidir. Hal böyle olunca sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün istem gibi BOZULMASINA, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

5 Yorumlar

Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.

  1. Selamlar aynı şekilde açılan bir davada 90 gun hapis cezası aldım. gunluk 20 tl den 1800 TL ye cevrildi. Temyize gönderdim, temyizde yukarıdıkı gibi bir acıklamaya ragmen, yargıtay cezayı onadı. Nedeni ise, temyiz sınırının altında olmasıymış. Nasıl bir hukuktur nasıl bir adalettir bu anlamak mumkun degil.

    YanıtlaSil
  2. 2.000.-TL ve altı adli para cezaları temyiz sınırının altındadır. Ama bunun İİK için geçerli olduğunu bilmiyordum. Bu durumda hapis cezası para cezasına çevrilmeyenlerin temyiz ve beraat hakkı varken adli para cezasına çevrilenlerin böyle bir hakkı yok.! Gerçekten böyle adalet olurmu.?

    YanıtlaSil
  3. 2000 Tl DEGİL, 4300 TL NIN ALTINDAKILER CEZA SINIRININ ALTINDA IMIS. VER HER SENE DEGISIYORMUS BU RAKAM...

    YanıtlaSil
  4. kanun yararına bozmaya gidin

    YanıtlaSil
  5. As01adana30 Ocak, 2012

    Mukadderat

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.