Tarihsel süreç içinde önce doğrudan hapis cezası daha sonra da ödenmeyince hapis cezasına dönüşen adli para cezası sistemi ile karşılıksız çek keşide etme engellenememiş, tersine artan bir seyir izlemiştir. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın soru önergesine (Ek.1) verdiği yanıt da (Ek2), Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü ile Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı’na ait istatistiklere dayanarak verdiği bilgilere göre; 1994 yılında 180 bin 656 dava açılırken 196 bin 494 kişi yargılandı. 1995 yılında 138 bin 165 dava açılırken yargılanan kişi sayısı 150 bin 123 oldu. 1996 yılında 152 bin 29 dava açılırken bu davalarda 162 bin 867 kişi hakim karşısına çıktı. 1998 yılında 262 bin dava açıldı ve 199 bin 810 kişi yargılandı. 1999 yılında açılan 320 bin 320 davada 337 bin 69 kişi yargılanırken 2000 yılında 262 bin 611 dava açıldı ve yargılanan kişi sayısı 281 bin 881 oldu. 2001 yılında ise açılan dava sayısı yeniden artarak 307 bin 381’e ulaştı ve bu davalarda 327 bin 306 kişi yargılandı. 2002 yılında 177 bin 910 dava açıldı, 191 bin 40 kişi yargılandı. 2003 yılında açılan dava sayısı 131 bin 790’a düşerken yargılanan kişi sayısı da 142 bin 543 oldu. 2004 yılında açılan 123 bin 587 davada 136 bin 502 kişi hakim karşısına çıktı. 2005 yılında 97 bin 275’e gerileyen çek davalarında 112 bin 116 kişi yargılandı. 2006 yılında yeniden artış eğilimi gösteren davalarda 128 bin 653 kişi yargılandı ve 115 bin 76 dava açıldı. 2007 yılında ise 142 bin 174 davada 158 bin 632 kişi yargılandı. 2008 yılında da ceza mahkemelerinde açılan dava sayısı 211bin 363 olurken bu davalarda 312 bin 516 kişi yargılandı. 2009’un ilk altı ayında karşılıksız çek nedeniyle ceza mahkemelerinde 159 bin 774 dava açıldı.

Bu davalarda 221 bin 755 kişi hakim karşısına çıktı. 2009’un altı ayında çek davaları nedeniyle bin 461 kişi hapse girdi. Bunlardan 5’ini çekle ilgili ihtara ve yasaklamaya uymama, 67’sini Çekle ödemelerin düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanuna muhalefet, diğerlerini de karşılıksız çek keşide etme suçu oluşturdu.
Ülkemizin ve Yargının çok daha önemli ve öncelikli sorunlarının bulunmasına karşın, birçok Cumhuriyet Savcısı ve Hakimin zamanını bu suçlara ayırmak zorunda kalmasının kamu yararı ile bağdaştırılamayacağı kuşkusuzdur. Nitekim, Yargıtay Birinci Başkanlığının TBMM Adalet Komisyonu Başkanlığına gönderdiği 05.06.2009 tarih ve C.02.0.YBB.0.07/2009/3785-1074 sayılı yazıda da “Çek Kanunu Tasarısı’na” ilişkin Yargıtay’ın görüşü açıklanmış ve Yargıtay Başkanlığı’nın Öncelikli ve Birinci Önerisi;
“Karşılıksız çek suçları gerçek ve tüzel kişilerin ticari ilişkilerinden kaynaklanan ve edimin yerine getirilmesine yönelik yaptırımları içermektedir. Bir ticari ilişkiden kaynaklı borcun yerine getirilmemesi ve suç olarak tanımlanması mümkün görülmemektedir. Suç genel teorisindeki sorumluluk esaslarına aykırı bir şekilde suç tipi tarif edilmektedir. Karşılıksız çıkan çek nedeniyle milyonlarca şikayet ve soruşturma sonucu kamu davası açılmaktadır. Bu durum Cumhuriyet savcılarının ve mahkemelerin ağır iş yükü altında kalmasına sebebiyet vermektedir.
Bu nedenle, çekin karşılıksız çıkması ile ilgili sorumluluk; suç olmaktan çıkarılarak, idari para cezasını ve/veya idari tedbiri gerektiren bir kabahat olarak düzenlenmelidir.”
şeklinde açıklanmıştır (Ek.3).
C) İptal başvurumuz, Anayasanın 152 nci maddesindeki yasaklama süresine tabi değildir.
Anayasanın 152 nci maddesinin son fıkrası “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz” hükmüne amirdir.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda açıklanan 11.12.2002 tarihli ve E.2002/165, K.2002/195 sayılı Kararı, 19.3.1985 günlü, 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun”un 16. maddesinin birinci fıkrasının “...İbraz süresi içinde veya üzerinde yazılı keşide tarihinden önce, 4 üncü maddeye göre ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı bulunmaması sebebiyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden kişiler bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.” kuralına ilişkindir.
İşbu iptal başvurumuz ise, 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz.” kuralına ilişkin, diğer bir anlatımla farklı bir Yasa’nın farklı bir kuralı hakkındadır.
Diğer taraftan, 7.5.2004 tarih ve 5170 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile Anayasasının 90 ıncı maddesinin son fıkrasına “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” cümlesi eklenerek başvurumuzun dayanakların birini oluşturan Anayasanın 90 ıncımaddesinin değişikliğe uğradığı da gözetildiğinde, söz konusu kuralların iptal için başvuruda bulunulabileceğimiz kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, 14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümleleri, Anayasanın 2 nci, 38 inci ve 90 ıncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
2) 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun 5 inci Maddesinin İkinci Fıkrasının İkinci Cümlesinin Anayasaya Aykırılığı
5941 Sayılı Yasanın 5 inci maddesinin birinci fıkrasından çekle ilgili olarak karşılıksız işlemi yapılmasına neden olmak fiilinin cezalandırılmasının öngörüldüğü birinci fıkradan anlaşılmaktadır.
Bu fıkrada eylemin failini belirlemek, tanımlamak çok geniş kapsamlı olarak yapıldığından, aynı maddenin ikinci fıkrasında failin tanımlanması ihtiyacı hissedilmiş; hesap sahibinin birinci fıkrada tanımlanan fiili işleyecek kişi olduğu varsayılarak fail saptanmıştır. İptali istenen cümle ile hesap sahibi tüzel kişiyse ve eğer yönetim organı tarafından bir kişi bu konuda görevlendirilmişse o kişi, eğer görevlendirme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan kişi veya kişilerin tamamı eylemden dolayı Ceza Hukuku açısından sorumlu tutulmuştur. Bu düzenleme sonucu tüzel kişilerde yönetim organı üyesi olan kişilerin, suça konu eylemi işlememesi ve hatta suça konu eylemden haberi olmaması halinde bile cezai hükümle karşılaşması mümkün olmuştur.
Böyle bir kuralın cezaların şahsiliği prensibi ile bağdaştırılması mümkün değildir. Anayasanın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38 inci maddesinin yedinci fıkrasında, “Ceza sorumluluğu şahsidir” hükmü yer almaktadır. Anayasanın bu hükmü gereğince bir kişi, sadece kendisine ait kusurlu fiilinden sorumlu tutulabilir. Bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmaması, diğer bir ifadeyle başkasının fiilinden sorumlu tutulmaması Anayasanın 38 inci maddesinin yedinci fıkrası gereğidir. Bu ilkeye göre, asli ve feri failden başka kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılmaları olanaklı değildir.
Kişiye ceza verme hakkının özünü adaletle sınırlandırılmış toplumsal yarar düşüncesi oluşturur. Bunun doğal sonucu olarak kanun koyucu bir düzenlemeye giderken kamu yararını en az kişi yararı kadar düşünmek ve gözetmek ve aralarında adaletli bir denge kurmak zorundadır. Suç işleyen kişileri cezalandırmak böylece bozulan düzeni iade etmek hukuk devletinin başta gelen ödevlerindendir.
Anayasa ile de güvence altına alınan evrensel bir ceza hukuku normu olan şahsilik ilkesinin korunması için kanun koyucu suçludan başkasına ceza öngören kanun yapmamak ya da bu tür düzenlemeleri kanunlardan çıkartmakla görevlidir
Açıklanan nedenlerle 14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi, Anayasanın 38 inci maddesine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
3) 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun 5 inci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının İkinci Cümlesinin Anayasaya Aykırılığı
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci fıkrasında “Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez.” denilmiştir. Bu hükmün anlamı, çek sahibi gerçek kişi adına vekaleten çek keşide edilemeyeceği, yani çek keşidesi için vekalet verilemeyeceği, diğer bir anlatımla çek keşidesi için verilen vekalet yetkisinin geçersiz olduğudur. Hal böyle iken, iptali istenen cümlede “Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezaî sorumluluk çek hesabı sahibine aittir.” denilmek suretiyle hukuken geçersiz olan bir hukuki ilişkiye (vekalet sözleşmesine) dayandırılan çek keşidesinden, çek hesabı sahibi hukuken ve cezaen sorumlu tutulmuştur.
Borçlar Yasası’nın 388 inci maddesi gereğince vekilin kambiyo taahhüdünde bulunabilmesi için özel yetkiyi haiz olması gerektiği gibi, ticari vekilin böyle bir taahhüt altına girmesi de aynı kanunun 453 üncü maddesinde özel yetkinin bulunması koşuluna bağlanmıştır. Durum böyle olmasına ve birinci fıkra hükmü ile de vekaleten çek keşidesi yasaklanmış olmasına karşın, vekaleten çek keşide edeni değil çek hesabı sahibinin hukuki ve cezai sorumluluğuna gidilmesini öngören iptali istenen kuralın, Hukukun Temel İlkelerine ve ceza kurallarına ters düştüğü ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesine de aykırı olacağı kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, 14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi Anayasanın 2 nci maddesine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
4) 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun 5 inci Maddesinin Dördüncü Fıkrasındaki “gerçek ve” İbaresinin Anayasaya Aykırılığı
5941 sayılı Yasa’nın 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasında, adına karşılıksız çek düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan gerçek ve tüzel kişi hakkında emniyet tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmesi öngörülmüştür.
Vekaleten çek keşidesi yasaklanmış olmasına karşın, vekaleten çek keşide edeni değil çek hesabı sahibinin hukuki ve cezai sorumluluğuna gidilmesini öngören 5941 sayılı Çek Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi yukarıda (2) numaralı başlık altından belirtilen nedenlerle Anayasanın 2 nci maddesine aykırı olduğundan, adına vekaleten çek keşide edilen gerçek kişi hakkında emniyet tedbiri uygulanmasını öngören iptali istenen kural da, aynı nedenlerle Anayasaya aykırıdır.
Bu nedenle, 14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunun 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki “gerçek ve” ibaresi Anayasanın 2 nci maddesine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
5) 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun 5 inci Maddesinin Dokuzuncu Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunun 5 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasında, karşılıksız çekle ilgili olarak yapılan soruşturma veya kovuşturmaya ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında, Yasa’nın belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin yukarıda (1) numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle iptali halinde, 5 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasının da uygulanma olanağı kalmayacağından, 2949 sayılı Yasa’nın 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince iptali gerekir.
6) 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun 5 inci Maddesinin Onbirinci Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunun 5 inci maddesinin onbirinci fıkrasında birinci fıkrada tanımlanan suça ilişkin kamu davasıyla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında, Yasa’nın belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin yukarıda (1) numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle iptali halinde, 5 inci maddenin onbirinci fıkrasının da uygulanma olanağı kalmayacağından, 2949 sayılı Yasa’nın 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince iptali gerekir.
7) 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun 6 ncı Maddesinin Anayasaya Aykırılığı
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunun 6 ncı maddesinde, adli para cezası ve bu cezanın ödenmemesi halinde hapis cezası ile müeyyidelendirilen karşılıksız çek keşide etmek suçu ile ilgili soruşturma, kovuşturma ve mahkumiyet gibi yargılama evlerine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında, Yasa’nın belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin yukarıda (1) numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle iptali halinde, 6 ncı maddenin de uygulanma olanağı kalmayacağından, 2949 sayılı Yasa’nın 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince iptali gerekir.
8) 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun 7 nci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunun “Diğer ceza hükümleri başlıklı” 7 nci maddesinde, karşılıksız çek keşidesiyle ilgili olarak bir kısım fiiller için çeşitli hapis ve adli para cezaları öngörüldüğünden, iptali istenen bu kural da, yukarıda (1) numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle bu madde de, Anayasanın 2 nci, 38 inci ve 90 ıncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekir.
9) 14.12.2009 Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun Geçici Madde 1’inin Üçüncü ve Dördüncü Fıkralarının Anayasaya Aykırılığı
14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununun Geçici Madde 1’inin üçüncü ve dördüncü fıkralarında, bu Yasa’nın 9 uncu maddesi ile yürürlükten kaldırılan 3167 sayılı Kanun hükümlerinin bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, uygulanmasına devam olunacağı ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı Kanunun 16 ncımaddesinde tanımlanan suçtan dolayı açılmış olan davalar bakımından da asliye ceza mahkemesinin görevinin devam edeceği öngörülmüştür.
3167 sayılı Yasa’nın 16 ncı maddesinde karşılıksız çek keşide etme fiili için çek bedeli kadar ağır para cezası verilmesi, bu suçtan mükerrirlere de, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülmüştür.
Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, uygulanmasına devam olunacağı öngören üçüncü fıkra hükmünün, Anayasanın 38 inci maddesinin “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” hükmü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No’lu Protokolün 1 inci maddesi ile çeliştiği açıktır.
Bu nedenle iptali istenen üçüncü fıkra hükmü yukarıda (1) numaralı başlık altında etraflıca belirtilen nedenlerle Anayasanın 2 nci, 38 inci ve 90 ıncı maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı açılmış olan davalar bakımından da asliye ceza mahkemesinin görevinin devam edeceğini öngören dördüncü fıkranın da, üçüncü fıkranın iptali halinde uygulama olanağının kalmayacağı açıktır ve dolayısıyla bu fıkranın da 2949 sayılı Yasa’nın 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince iptali gerekir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
İptali istenen kurallar, anayasa hükümlerine açıkça aykırı olduğu gibi, Hukukun Temel İlkelerine ve evrensel ceza kurallarına ters düştükleri için uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararların doğabileceği açıktır.
Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen kuralların, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.
V. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununun;
1) 5 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin, Anayasanın 2 nci, 38 inci ve 90 ıncı maddelerine aykırı olduklarından,
2) 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin, Anayasanın 38 inci maddesine aykırı olduğundan,
3) 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin, Anayasanın 2 nci maddesine aykırı olduğundan,
4) 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki “gerçek ve” ibaresinin, Anayasanın 2 nci maddesine aykırı olduğundan,
5) 5 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasının, 2949 sayılı Yasa’nın 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince,
6) 5 inci maddesinin onbirinci fıkrasının, 2949 sayılı Yasa’nın 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince,
7) 6 ncımaddesinin 2949 sayılı Yasa’nın 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince,
8) 7 nci maddesinin Anayasanın 2 nci, 38 inci ve 90 ıncı maddelerine aykırı olduğundan,
9) Geçici madde 1’in;
a- Üçüncü fıkrasının Anayasanın 2 nci, 38 inci ve 90 ıncı maddelerine aykırı olduğundan,
b- Dördüncü fıkrasının 2949 sayılı Yasa’nın 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince,
iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.”
B- 2010/14 Esas Sayılı İtiraz Başvurusunun Gerekçe Bölümü Şöyledir :
“14/12/2009 tarih 5941 sayılı Çek Kanununun 20/12/2009 tarihinde yürürlüğe girmesiyle 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun mülga edilmiş ise de; 5941 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin 3. fıkrasında “Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleri ile ilgili olarak 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 26/09/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. madde hükmü saklıdır.” hükmü yer almıştır.
Mülga 3167 sayılı Yasa’nın soruşturma ve kovuşturma usulü, görevli ve yetkili mahkeme başlıklı 16/b maddesinde “16. maddede ön görülen suçlardan dolayı ...Asliye Ceza Mahkemesinde bakılır…
5271 sayılı Yasanın 3. maddesinde “mahkemelerin görevi kanunla belirlenir”
Suçun işlendiği tarih 5941 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce olup sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 7. maddesi hükmü de dikkate alınarak 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur. Hal böyleyken 5941 s. Yasa’nın geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında “bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı Kanunun 16. maddesinde tanımlanan suçtan dolayı açılmış olan davalar bakımından, Asliye Ceza Mahkemesinin görevi devam eder.” hükmüne istinaden sanık hakkında suçun işlendiği tarihe bakılmaksızın 5941 S.Y.nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra mahkememize kamu davası açılmış olup Karşılıksız Çek Keşide Etmek suçundan 5941 sayılı Yasanın yürürlük tarihine kadar açılmış davası bulunanlar alt dereceli mahkemelere göre daha güvenli, üst dereceli mahkemelerde yargılanmaları devam ederken (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/05/2006 tarih ve 148/148 sayılı içtihattında belirttiği üzere “... üst dereceli mahkemeler alt dereceli mahkemelere göre daha güvenli mahkemelerdir”) eşit durumda olan ancak 5941 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra mahkememize açılan bu dava nedeniyle alt dereceli mahkememizde yargılanmasının 1982 Anayasasının 10. maddesinde “herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzer sebeplerle ayrım gözetmeksizin yasalar önünde eşittir.” ilkesiyle 36. maddede “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” ilkesiyle bağdaşmayacağı anlaşıldığından yasalar önünde her anlamda eşit olan kişilerin eş zamanlı bir kısmının üst dereceli Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılanmaları devam ederken bir kısmının alt dereceli Sulh Ceza Mahkemelerinde yargılanmasına yol açan ve Anayasanın kişilerin yargı mercileri önünde adil yargılanma hakkını düzenleyen 36. maddesiyle, kişilerin yasalar önündeki eşitliği ilkesini düzenleyen 10. maddesine aykırılık teşkil eden ve ihlaline yol açan 5941 SY.nın geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar “tümcesinin Anayasanın 152. maddesi gereğince iptaline karar verilmesi saygıyla arz ve talep olunur.”
C- 2010/15 Esas Sayılı İtiraz Başvurusunun Gerekçe Bölümü Şöyledir :
“Kamu davası derdest iken 5941 sayılı Çek Kanununun 27438 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 20/12/2009 tarihinde yürürlülüğe girmiştir.
Yürürlüğe giren 5941 sayılı Yasa ile 3167 sayılı Yasanın karşılaştırmasının yapılarak 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesine göre lehe olan yasaların sanıklar yönünden uygulanması gerekmekte olup yürürlüğe giren 5941 sayılı Yasanın da lehine hükümlerinin sanıklar yönünden uygulanması gerekmektedir.
Mahkememizin 21/01/2010 tarihli celsesinde 1 nolu ara kararı ile Anayasa Mahkemesine iptal davası açılmasına karar verilmiştir.

1.Çek kanunu Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı 1. Sayfa
2.Çek kanunu Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı (1) 2. sayfa
3.Çek kanunu Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı (2) 3. sayfa
4.Çek kanunu Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı (3) 4. sayfa

Kategori: Çek mağdurları, çek mağduru, karşılıksız çek, çek yasası, anayasa mahkemesi, Adli para Cezası

Post a Comment

Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.