Yargılamanın Yükünü Sanığın Sırtına Vurup Keyfinize Bakamazsanız
CMK.m.102/2'den 10 yıl sonucunu çıkarmış bir yüksek yargımız,Yargıtayımız var bizim. Tam anlamıyla ibretlik bir yorumdur. 2+1=3 olan ve böyle yorumlanması gereken bir sınır, 5 yıla çıkarılıyor ve buna da bakınız düşürdük, diniliyor.
Tutuklukta geçen süre kesinlikle HAGB sınırını geçmemelidir. 2 yıllık süre dahi sayı saymasını bilenler ve masumiyti gözetenler için az bir süre değildir.
Yargılamanın yükünü sanığın sırtına vurup keyfinize bakamazsınız. Başlık aslında, "Yargılamanın yükü" değil, "yargılayamamanın yükü" olmalı.
Bu ülkede DGM döneminde, Diyarbakır da 5 yıl boyunca mahkeme yüzü görmeden tutuklu kalan sanıklar olduğu söyleniyordu. 7 yıl tutukla kalıp, yargılama sonucu zorunlu olarak mahkemede beraat edemeyip, temyiz incelemesi sonucu beraat edenlerin olduğu bir sistemden söz ediyoruz.
Allahtan, Balyoz, Ergenekon gibi davaların sanıkları bilinen ve tanınan kişiler olunca, yaşanan zulüm gözler önüne serilmiş oldu. Yoksa bu usulsüzlükler 10 yıllardır bu ülkede yaşanıyordu. Sadece kamuoyu bilmiyordu, arada ki fark bundan ibaret.
Usül yasaları, aslında karşılaşılması muhtemel olağanüstü koşullar da gözetilerek düzenlenir.
Tutukluluk olağanüstü bir tedbir olması nedeniyle bu tedbire başvurulan soruşturma ve davalardaki işlemlerin, buna göre önceliği ve ivediliği olması gerekir.
Böyle gerekmesine karşın, bu önceliği ve ivediliği sağlayacak hukuki, fiili önlemler ve alt yapı yeterince oluşturulmuş değildir.
Örneğin; Müşteki dahil tarafların, tanıkların, celbi kararlaştırılmış belgelerin,diğer kanıtların duruşmada hazır edilmelerini garanti edecek önlemler alınmalı, bu önlemlere uyulmaması hallari için etkin yöntemler, caydırıcı yaptırımlar belirlenmeli, bu davaların öncelikli hizmet gereklerini yerine getirmeye özgülenmiş yeterli sayı ve nitelikte araç, personel tahsis edilmelidir.
Tutuklu dosyaların duruşmaları, daha kısa aralıklarda, ancak makûl uzunlukta sürelerle yapılmalıdır.
İddia, şikayet ve savunma taraflarının ve makamlarının diyeceklerini, kanıtları etkin biçimde bildirme ve ibraz etme olanakları geliştirilmeli, ancak davaların niteliğine, geldiği aşamaya, Mahkemelerin iş durumuna ve yoğunluğuna uygun makûl sürelerle kullanılmaları yoluna gidlmeli, bu konuda duyulacak gereksinim kısa aralıklarla, seri yargılama yapılarak giderilmelidir.
Çoklu sanığın atılı fiili birlikte, yardımlaşarak işledikleri iddia olunmadıkça, her halukârda zorunlu olmadıkça, toplu sanıklı davaların açılması yasaklanmalı, davalar olabildiğince "suç ve cezanın şahsiliği" ilkesine uygun olarak her bir sanığa özgülenmiş kanıtlarla ve suçlamalarla ayrı ayrı açılmalıdır. (Böylelikle toplu sanıklı iddianame ve yargılama hengamesi içinde, her bir sanığa özgülenmemiş belirsiz kanıt ve suçlamalarla dava açılması da önlenmiş olacaktır.)
Örgütlü suç kapsamında açılan davaların bile çoğunlukla toplu sanıklı açılmaları gerçekte zorunlu değildir. Birçok toplu sanıklı davanın, herbir sanık hakkında ayrı ayrı açılmış olması hâlinde, hiç bir sorunla karşılaşılmadan, üstelik kısa sürelerde görülüp sonuçlandırmaları mümkün gözükmektedir.
Tutukluluk sürelerinin uzunluğu sorunu, temelde yargılamanın uzunluğu sorununa dayanmakdır.
Uzatma süresinin asıl süreden daha uzun olduğu başka bir ülke daha var mıdır? Bilen var mı?
Yorum Gönder
Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.