Devlet sırları, yakalanan tır, dershane, ceza kanununda devlet sırrı, devlet sırrı nedir, devlet sırrı açıklmaHer ne kadar, bu toz duman, sis bulut kümeleri arasında "hukuki mütalaalarda" bulunmanın bir kıymeti harbiyesi var mı tereddütü yaşanıyor olsa da tarihe ve hala mesleki misyonunu ifa edip bu sadette paylaşımlarda bulunan hukukçulara not düşmek adına güncel haber konusu olan DEVLET SIRRI kavramına ilişkin araştırmaları içeren kısa bir bilgi notu mahiyetinde olmak üzere "Devlet Sırrı Nedir? Kim Karar Verir?" kavramına ilişkin metindir.

TÜRK HUKUKUNDA DEVLET SIRRI KAVRAMI
Türk hukukunda, ceza hukuku dışında, devlet sırrı ile ilgili düzenlemelerin bulunduğu birçok mevzuat bulunmaktadır. Bunlardan, hukuk düzenini normlar hiyerarşisinde en üst seviyede ilgilendiren önemli düzenlemeler konu kapsamında incelenecektir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 26.maddesi "Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti"ni düzenlerken, bu maddenin 2. fıkrasında "Bu hürriyetin kullanılması... devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanması...amacıyla sınırlanabilir" şeklinde devlet sırlarından "usulünce belirtilmiş bilgiler" olarak bahsetmektedir.

Devlet sırrı ile ilgili düzenlemeler içeren; Basın Hürriyeti"ni düzenleyen 28. maddenin 4. fıkrası,1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 249. maddesi,2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. maddesinin 1. fıkrası,2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu 6. maddesinin 3. fıkrası,TBMM İç Tüzüğünün "Kapalı oturumlar" başlıklı 70 ve "meclis araştırma komisyonu yetkileri" başlık 105.md.leri,4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'nun 16.md.,657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesi, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu'nun 18. maddesi, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun 4. maddesi'nde "devlet sırrı"na ilişkin bir tanım verilmiş değildir.

Yukarıda sayılan düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere devlet sırlarının kapsamı kesin ve açık değildir.Devlet sırları kavramı kanunlarda bazen özünde devlet sırrı olan, bazen açıklanması yasaklanış olan, bazen de devlet idaresinin gizlilik derecesi vermediği ancak gizli tuttuğu bilgi ve belgeler olarak anlaşılabilmektedir. Türkiye'de henüz devlet sırlarını kimlerin belirleyeceğini, bunlarla ilgili karar vermeye yetkili makamlan ve bilgilerin saklama süresini düzenleyen bir kanun mevcut değildir.

a)Türk Ceza Kanununda Devlet Sırları
Devlet sırları, devletin güvenliğini ve bekasını ilgilendirdiğinden devletin kanunları bu sırların muhafazası hususunda büyük bir hassasiyet göstermekte, ihlaline veya buna teşebbüs edenlere şiddetli cezalar öngörmektedir. 5237 sayılı TCK'da, devlet güvenliği ve bekası için devletin gizli bilgilerinin korunmasına ilişkin düzenlemeler mevcut olduğu görülür. Bunlar, "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" adlı yedinci bölümde, 326. ile 339. maddeler arasındaki suçlardır. Bunun haricinde, kamu idaresinin menfaatlerini korumak, güvenirliğini ve düzenli işleyişini sağlamak için 5237 sayılı TCK İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, "Kamu İdaresinin Güvenirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı birinci bölümü altında,258. madde "Göreve ilişkin sırrın açıklanması" suçu düzenlenmiştir.

Bu düzenlemelerden yola çıkarak, genel anlamda devletin sırlarının üçe ayrıldığı söylenebilir; "özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler", "yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı bilgi ve belgeler", "devletin idari kurumlarınıngizli tuttuğu bilgi ve belgeler". Özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler,devlet güvenliği ve bekası, milli menfaatler ve milli güvenliğe ilişkin menfaatler ile ilgilidir. Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı bilgi veya belgeler ise, özünde devle sırları kadar olmasa da devlet menfaatleri için önemli görülen bilgi veya belgelerdir. Türk Ceza Kanunu, devlet sırlarına ilişkin açık bir tanım vermemiştir. CMK'nın 47. maddesinin 1. fıkrası, "açıklanması, devletin dış ilişkilerine,milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, devlet sırrı sayılır" şeklindeki tanımıyla özünde devlet sırrı olan bilgi veya belgeleri tanımlamış olup, devletin diğer gizli bilgileri ile ilgili düzenleme yapmamıştır. TCK'nın 326, 327, 328, 329 ve 330. maddelerindeki, "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgi, belge veya vesikalar" ifadesiyle "özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeleri" kastetmektedir. TCK'nın 334, 335, 336 ve 337. maddeleri, "yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgi ve belgeler"den bahsetmektedir. Burada adı geçen sırlar, özünde devlet sırrı olmayan ancak, devlet menfaatleri için gizli tutulması gereken, bu nedenle yetkili makamların kanun veya düzenleyici işlemlerle açıklanmasını yasakladığı bilgi veya belgelerdir.

5237 sayılı TCK tanım vermemekle birlikte, "Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk" başlığı altında düzenlenmiş suçlarla ilgili "özünde devlet sırları" ile "açıklanması yetkili makamlarca yasaklanan sırlar" biçiminde ayrım yapmıştır. İçerdiği bilgi ve özü itibariyle, açıklanması, tahrip edilmesi, yok edilmesi veya başkaları tarafından temin edilmesi durumunda devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına zarar verebilecek veya tehlikeye sokabilecek bilgi, belge veya şeyler özünde devlet sırları olarak tanımlanabilir. Bu sırlara, devlet organları, kamu kurum ve kuruluşları veya kamu görevlileri tarafından gizlilik derecesi verilmesine veya devlet sırları olarak belirlenmesine gerek yoktur. Çünkü, bu sırlar, milli savunmaya, devletin güvenliğine ve bekasına ilişkin menfaatlere yönelik olup, bu bağlamda devletin varlığa, bölünmezliğine, bütünlüğüne,bağımsızlığına, bekasına, uluslararası barışına ilişkindir.Özünde devlet sırları, yani 5237 sayılı TCK'nın 326, 327, 328, 329,330. maddelerinde ve 5271 sayılı CMK'nın 47. ve 125. maddelerinde yerini bulan tanım; belge veya vesikalar yanında, resimleri, planları, fotoğrafları,aletleri, silah, araç, gereç ve benzeri şeyleri de kapsamaktadır.

Bir bilginin veya belgenin, özünde devlet sırrı olup olmadığını tayin etme görevi somut olayda yetkili mahkemeye aittir. Teknik konularla ilgili bilirkişi dinlenebilir. Ancak, mahkemenin bilginin niteliğini yani, devlet sırrı olup olmadığını kendisi belirlemesi gerekir. Bu konuda Askerî Yargıtay 3. Dairesinin 25.1.1972 gün ve 1972/5-21 E.K. sayılı kararında "Birlik kuruluş ve konuşlarının ve füze rampaları gibi sabit tesislerin yerlerinin herkes tarafından bilinebileceğine, gerek dünyadaki gerekse Türkiye'deki ulaşım imkânlarının, milletlerarası temasların, turizm ve seyahat kolaylıklarının ve ekonomik ilişkilerde meydana gelen gelişmelerin sır mefhumuna zaman içinde değişen bir muhteva kazandırdığına, dolayısıyla istihsal edilen bilgilerin sır olmayacağına ilişkin görüş ve düşünüşte isabet yoktur. Sanığın kendisinden istenen malûmatı, tesadüfi olmaksızın, mesai sarf ederek ve seyahat yaparak istihsal etmiş olması ve bununiçin özel bir gayret göstermiş bulunması işbu bilgilerin herkes tarafından bilinmediğini belli etmektedir."

Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 21.1.1972 gün ve 1972/8-9 E.K. sayılı kararında da; "Siyasi veya askerî sırrın nelerden ibaret olacağını kanunlarımız tayin ve tespit etmemiştir. Bir malûmatın milli müdafaa bakımından gizli kalması icap eden bir malûmat olup olmadığını salahiyetli mahkeme takdir edecektir.Ancak, bir malumatın gizliliğini tayin teknik bir iş olduğu cihetle bu nun halli için hâkimin bilgisi kâfi gelmez. Yetkili makamlar, milli savunmanın tahmil ettiği zaruretleri ve işbu malumatın elde edilmesinden tevellüt edebilecek zararların mahiyetini isabetle takdir edecek durumdadırlar. Bu bakımdan, tatbikatta, elde edilen malûmatın veya vesaikin mahiyetini tâyinde yetkili makamların rey ve mütalâalarına daima müracaat edilmektedir. Gerçekten, istihsal edilen malumatın vahamet derecesi, lehine casusluk yapılan devletin "düşmanlık hissiyatı "na ve bu devletle olan siyasi münasebetlerin mahiyetine göre değişen nispi bir karakter arzedeceği cihetle yetkili makamlara başvurulmak suretiyle malûmatın gizlilik derecesinin tâyin ve tespit edilmesi zaruret ifade etmektedir" denilmektedir.

Ayrıca, Askeri Yargıtay 4.Dairesinin 10.01.2007 gün ve 2007/1-1 sayılı kararını nazarı itibara alarak karar veren Yargıtay 9.CD.nin 2013/8851-14876 E/K sayılı kararında da "sanıklarda ele geçen ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumuna ait bilgilerin TCK.nun 326.v.d.maddeleri bakımından niteliğini tespit eden bu kurumlarca görevlendirilmiş kişilerin verdikleri mütalaaların, anılan maddelerde aranan evraka, bilgiye ve gizliliğe ilişkin koşullar ile bunlar arasındaki ayrıma ilişkin ölçütlere ve dosya kapsamına uygun biçimde hazırlandığından" söz edilerek mahkeme kararının onandığı bilinmektedir.

b. Ceza Muhakemesi Kanununda Devlet Sırları
5271 sayılı CMK.'nın 47. ve 125.maddelerinde, devlet sırlarının mahkemeye sunulması ve tanıklık ile ilgili yeni bir düzenleme yapmış, ayrıca buna ek olarak devlet sırrını da tanımlamıştır. CMK'nın 47. maddesinde,hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili devlet sırlarının mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı; tanıklık konusu bilgilerin devlet sırrı niteliğini taşıması halinde tanığın, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zabıt kâtibi dahi olmaksızın dinleneceği, hâkim veya mahkeme başkanının, daha sonra, bu tanık açıklamalarından, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgileri tutanağa kaydettireceği düzenlenmiştir. CMK'nın 47. maddesi uyarınca devlet sırrı, devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgilerdir.


Post a Comment

Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.