HSYk yapısı, yargı, yargıçlara ve savcılara bırakılamayacak kadar önemlidir. HSY jurulunun yapısı

HSYK’nın Yeniden Oluşturulması Konusunda Görüş ve Öneriler

“Demokratik meşruiyet" vurgusu neden önemli?

Demokratik meşruiyet yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayabilecek tek yoldur. Weimar döneminden bir örnek vereyim. 1945'e dönersek, Adalet Bakanı Müsteşarı Adolf Arndt'a giden Alman Yargıçlar Birliği geçmişte tekrarladıklarını yani "demokratik temsilciler yargıda atamalar ve benzeri konularda yargıya karışmamalı, yargı kendi kendini atama ve seçme imkânına sahip olmalıdır" talebini dile getirince; Arndt'ın cevabı; "Teşekkür ediyoruz, buraya kadar" oluyor. Ardından eyalet yargıçlarının atanması ve yükseltilmesi konusunda eyalet adalet bakanları ve parlamentolar, federal mahkemeler konusunda ise doğrudan doğruya parlamento yetkili kılınıyor. Özerk bir HSYK gibi kurum kesin olarak reddediliyor. HSYK'ya Türkiye bu deneyimlerden ders almalı ve hızla yargı reformunu yaşama geçirilmelidir. Demokratik meşruiyetin sağlanması açısından HSYK üyelerinin bir kısmını da Meclis seçebilmelidir.”yenişafak.com.tr. MURAT AKSOY | 10 OCAK 2010, 23:01 Doç.Dr.Osman CAN ile yapılan “Tarafsızlığın esası demokratik meşruiyettir”başlıklı röportajdan.

Yukarda ki alıntı hariç,Yazının aşağıdaki bölümü bütünüyle tarafıma(Osman karlı ya) aittir.yazım Osman can röportajının özeti zannedilerek basın bölümüne aktarıldığından açıklama yapmayı gerekli gördüm.ayrıca yazıyı yeniden edite edip bir kısım düzeltmeler ve ilaveler yaptım.kıymetli hatırlatmaları için aydın beye ve hakime canan keçeci hanıma tşkr ederim.edit bakımından eksiği çok olan ve”Democratic Legitimacy “ başlığı altında 18.01.2014 tarihinde basın haberleri bölümünde yayınlanan yazımı okuyan arkadaşların düzeltilmiş haliyle aktardığım bu yazıyı tekrar okumalarını öneririm. Olumlu- olumsuz yapılacak tüm eleştirilere şimdiden tşkrler..

Hollanda ve isveç’in kurul yapıları

Hollanda

Hollanda’da tüm üyeler Adalet Bakanının önerisi üzerine Kral tarafından atanmaktadır. Başkan kurul üyeleri arasından seçilir.adalet bakanının önerisi üzerine kral’ın atadığı 3 hakim üye,adalet bakanının önerisi üzerine kral’ın atadığı 2 iktisat,işletme vb.mezunu yönetici üye olmak üzere 5 üyeden oluşmaktadır.

İsveç

Hâkimler dahil üyelerin tümü hükûmet tarafından atanmaktadır. Kurul üyelerinin çoğunluğu yargı dışı üyelerden oluşmaktadır.hükümetin atadığı genel müdür başkan,hükümetin atadığı 4 hakim üye,hükümetin atadığı 2 parlamenter üye,hükümetin atadığı 1 avukat üye,hükümetin atadığı 2 sendika(meslek birliği)temsilcisi,hükümetin atadığı 1 valilik temsilcisi,toplamda 11 üyeden oluşmaktadır.

Hollanda Avrupa birliğinin kurucu üyesidir.isveç ise 1 ocak 1995 yılından itibaren Avrupa birliği üyesidir
Avrupa ülkelerinde yargı kurulları tek tip bir yapılanmaya sahip değildirler. Hatta Almanya, İngiltere ve Avusturya gibi bir kısım ülkelerde bu anlamda yargı kurulu bulunmamaktadır.

Bir zamanlar yüce kurulumuz 7 kişiden oluşmaktaydı.seçim sistemi çok basitti.sen beni seç- bende seni,al gülüm-ver gülüm,al takke ver külah yapılır,yanına adalet bakanı ve müsteşarı ilave edilir her şey basit ve yalın şekilde halledilirdi.uzun uzun kavgalar olmazdı.yalnız küçük bir kusuru vardı,memleketin birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu zor anlarda, koca koca paşalarımız bir kükrer ,hsyk mız hizaya girer,gerekirse geceyarısı toplanır jet gibi kararlar alırdı.nedense hep seçilen üyelerimiz hık demiş aynı burundan düşmüş gibi olurdu.bunlarda mutlak çoğunlukla aynı meşrebin adamlarını böyük yargıya seçerlerdi.bunlar aynı kelime ve dilde bağırıp çağıran asık suratlı general ifadeli adamlardı.postallılarla çok ama çok sıkı fıkılardı.

Bu zihniyetli yargıçlar karşısında hırant dink meramını anlatmak için çırpınırdı ama heyhaaatt. (bugün hrant dink’in 7.ölüm yıldönümü. bu güzel insana Anadolu insanına dürüstlüğün samimiyetin hisliliğin içliliğin sevginin adamına rahmet diliyorum.ona uzanan elleri ve bu elleri besleyen zihniyeti lanetliyorum. okumayanlar için meslektaşlarımdan tuba çandar’ın hrant kitabını hrant dink’i daha yakından tanımaları için hararetle tavsiye ediyorum).yüksek hukuk güvencesinin etkisiyle olacak Ahmet kaya soluğu Avrupa da alırdı.baskın oran meramını Türkçe anlatmak için sürekli dil dökerdi.

Bu devrimci dönemlerde şöyle devrimci kararlarda çıkardı;”çiftçinin, doğan öz’ü taammüden öldürdüğü sabit görüldü.ancak askeri Yargıtay daireler kurulunun kararına direnilemeyeceğinden sanığın beraatine...”(bu vesileyle demokrasi şehidi doğan öz’e rahmet diliyorum.değerli eşi sezen öz’e sağlıklı uzun ömürler temenni ediyorum).

Google deyip geçmeyin, o dönemde işlevinin haddi hesabı yoktu.oradan edinilen kıymetli bilgilerle -evet sıkı durun- parti kapatma iddianamesi tanzim edilirdi.367 sayısı için her tür numara çekilirdi.meslekten ihraç edilirim korkusuyla meslektaşlar yaz kış demez pek bir üşürlerdi.müfettişler ya çizerse..atılmak mı? leblebi yemekten daha kolaydı.kolaydı çünkü leblebi biraz sertse dişinizi kırabilir, bunda ise bu tür riskler hiç olmazdı. sorgu sual hak getire.. neyse tanrı türkü korusun.

Gel zaman-git zaman milli irade duruma el koydu. yeter gayrı dedi. ama o cunta yargısının son anayasa kurulu boş durur mu? illa bir kazık atacak giderayak.alışkın el durmuyor ki.yeni bir vesayet hortlatmadan olur mu? hayatta vesayetsiz nefes bile alamazlar.neymiş efenim bir kişi bir kişiye oy verecekmiş olur mu böyle saçmalık. oy kullanma hakkına oy kullanma sayısına tecavüz-sınırlama kabul edemem diyerek,bir kişinin, elli adayda olsa,ellisine de oy vermesi özgürlüğüne hepimizi kavuşturur.kararın yan tesirleri olabileceği konusunda yüceler yücesi anayasa kurulunu bugünkü kurulun müntesipleri dahil olmak üzere değişik kanallardan uyarırlar, ama ne fayda..

O tarihlerde, kameralar önünde değiştirtmeyiz de-değiştirtmeyiz diyenler dernek kurmuşlar söylendiğine göre. epeyce üyeleri varmış. Sesleri taa fizan dan duyulurmuş.işte bu anayasa kurulu oy sistemini iptal etmekle bu dernekçilere kıyak yapmak istemiş.ben söyleyenlerin yalancısıyım.niyet-kısmet meselesi.

Aynı yapının bugünkü silahsız vesayeti canhıraş bir şekilde savunduğunu unutmayalım.silahlısı gitti elde silahsızı kalınca hemen ona sarıldılar yeter ki vesayet olsun.ilginç zamanlarda yaşadığımızı ispat edecekler ya.

Adalet bakanlığı liste yapmış yapmasına da, liste nerdeyse tamamen okyanus kokuluymuş.derler ki bu kokunun bu kadar yoğun olmasında dönemin nazırının epey kusuru var.kısaca sonuç tam tulum olmuş.kısmete sivil -silahsız çekirdek yapı çıkmış.

Bu çekirdek yapının mensubu olduğu yapı, asimetrikmiş.amerikası- israil’i ve ana karşıt fırkası ile ittifak halindeymiş.(bu ittifaka çiçek sulamaya ara veren büyükelçiliklerde “konuşturtmam seni emine”diyerek bağırıp çağıran ulusalcılıkta sınır tanımayan şahısta dahilmiş o kadarki amerikada görüştüklerinden epey hayır duada almış.siz siz olun amerikaya gitmem dinci gericiliğe karşıyım diyen nasyonalistlere dikkat edin) medyasıyla, ekonomisiyle, bürokrasinin hücrelerine sızan, koordine olan yapısıyla tam bir heyula imiş.sır her şeymiş, kimselere bilgi vermezlermiş.kendileri dışında hiç kimseye güvenmezlermiş.

Derken bu çekirdek yapı darbe hamlelerine başlamışlar. önce 7 şubat mit darbe girişimi(sadece girişim olarak kalsa iyiydi. bizim açımızdan tam darbe oldu.yola çıkan o 1000-1500 tl lik aylık harçlık paramız uçurumdan yuvarlandı.ben bu çekirdek yapıdan uçuruma attıkları zammımızı talep ederim. hiç olmazsa bu tarihten sonrasını hesabıma yatırsınlar.hesap ekside olduğu için faiz ödemekten ve günahtan kurtarırlar,böyük sevap alırlar.)

Sonra bizatihi hükümeti devirme girişimi, hemide, usa-musa yapımı organizasyonla.neyse bu ülkenin kaderiymiş yağmurdan kaçarken doluya tutulmak hikayesi.

Silahlısından gına gelmişti. ondan kurtulduk derken silahsızı çıktı karşımıza.iyi de sonsuza kadar bu vesayetçilerle mi devam edeceğiz yokmudur kurtuluşu?

Merak etmeyin yukarda ifade edilen Hollanda ve İsveç modellerini önermeyeceğim.biz onlar kadar ilkelmiyiz.bizim kocaman hugugçularımız var. hepsi onlara ders verir.biraz gelsinlerde bizim böyük hugugçulardan ders alsınlar.

Bir hugugcunun şunları göz önüne alması gerekir;

siyasetçi hırsızdır.aklı kıt ama uyanık dolandırıcılardır.her türlü renge girerler, uzak durulmalıdır.yalakalık üçkağıtçılık diz-boyudur.hükümet edenleri daha da beterdir.her şeye her yere güvenilir ama onlara asla güvenilmez.birde bunlar göbeğini kaşıyan-bidon kafalılarca seçilirler.

Ya diğerleri?

Hakim-savcı sınıfında yer alanların yüzüne bakın anlarsınız, hepsi nur yüzlüdür,peygamber sülalesinden gelirler,içlerinden hiçbirisi rüşvet almaz-almamıştır da. hiç kimse bu isnatla ne soruşturma geçirmiştir ne ceza almıştır. yolsuzluk semtlerine uğramaz.kendi içlerinde gruplaşmazlar,politika da ne demek olur mu öyle şey!birbirlerine hiç haksızlık etmezler. ballı makamları,aman efenim sen al, diyerek birbirlerine teklif ederler.bakmayın dernekleştiklerine hepsinin amacı demokrasiye katkıda bulunmaktır.bir bağırırlar kameralar önünde, uyuyan demokrasimiz kendine gelir, silkinir.ayak oyunlarımı dediniz.nasıl böyle şeyler aklınıza gelebilir efenim tanrı aşkına.. ağzınızdan yel alsın. kimseyi incitmezler. soruşturmalarını gizli yaparlar,itibar cinayeti işlemezler.usa-musa prodüksiyonunda yer almazlar, haaşaaa..hepsi bir melektir.yüzlerine baktıkça bakasınız gelir.pek mübarektirler.evrak savcılığa gelmeden hayatta gazeteden iddianame yazdırmazlar.

Bu saf Avrupa ülkelerinin kurulları, sahtekarların oluşturduğu yapılar tarafından atanmaktadır. ve bizden öğrenmeleri gereken çok şey vardır. Hugugçuları acilen cehaletlerinden kurtulmak için bizde staj yapmalılar.”siyasete ve siyasetçiye düşman olmanın öğretisini” biran önce öğrenmeliler.yoksa bizide batıracaklar, tıpkı “demokratik meşruiyet” kavramıyla benim kafamı batırdıkları gibi.son günlerin karmaşasına kapılaraktan bende diyorum ki, battı balık yan gider..

1)- Cumhurbaşkanı kurulun başkanı olmalı

2)- Adalet bakanı kurulun üyesi başkanvekili olmalı

3)- Kurulun üçte bir üyesi (7 kişi) halk tarafından seçilecek olan cumhurbaşkanı tarafından atanmalı

4)- Kurulun üçte bir üyesi (7 kişi) parlamento tarafından seçilmeli

5)- Kurulun üçte bir üyesi (7 kişi) ilk derece mahkemesi hakim-savcıları arasından yalnızca kürsüde görev yapan hakim ve savcıların oylarıyla seçilmeli.

Yukarda da görüldüğü gibi hareket noktamız “demokratik meşruiyet”tir.üye toplam sayımız 23 tür.her üyenin bir oy hakkı olmalıdır.

Kurulun üçte bir üyesinin ilk derece hakim ve savcıları arasından, ilk derece hakim ve savcılarınca seçilmesi,” iç demokratik meşruiyeti” ,diğerleri ise ,”dış demokratik meşruiyeti” oluşturmaktadır.

Bu kurulun idari bir kurul olduğunu hiçbir şekilde aklımızdan çıkarmamalıyız.yargılama fonksiyonunun olmadığını hep zihnimizde tutmalıyız.

Neden Cumhurbaşkanı?

Bu sorunun cevabını, türk siyasal geleneğinde ve anayasada bulabiliriz.bilindiği gibi cumhurbaşkanı anayasal olarakta olsa-göreceli de olsa tarafsız olmak-görünmek durumundadır.kamuoyuna yönelik duyarlılığı, uzlaşı yaklaşımı diğer politik aktörlere göre daha fazladır.bugün mevcut cumhurbaşkanını uzunca bir süre protesto edip kaale almayanlar bile, sıkışınca ,öncelikle cumhurbaşkanına gitmektedir.en azından görüşlerini paylaşma imkanı bulmakta bu yolla kamuoyunu ve diğer aktörleri etkilemeye çalışmaktadırlar.cumhurbaşkanının ağırlığı ve konumu dengeleyici olabilecektir.ayrıca anayasanın sistematiği ilede uyumludur(güçlü cumhurbaşkanı ,özelliklede halk tarafından seçilmiş en üst düzeyde doğrudan demokratik meşruiyete sahip cumhurbaşkanı)

Neden Adalet Bakanı?

Adalet hizmeti ile politikasının geliştirilmesinden sorumlu, çoğunlukla doğrudan demokratik meşruiyete sahip bir kişinin, bütünüyle adalet hizmetiyle(doğrudan veya dolaylı olarak) bağlantılı bir kurulda bulunmaması ,düşünülmemelidir.yapacağı doğrudan teşriki mesai ile,sorunların ve özlük haklarının çözümüyle ilgili bilgi sahibi olacak çözmesi yönünde sıkıştırılacaktır(özelliklede maaş ve diğer özlük hakları konusunda).

Neden Parlamento?

Çünkü parlamento demokratik rejimin kalbidir.doğrudan demokratik meşruiyetin merkezidir.bu merkezle ve dolayısıyla halkla bağ kurup bu kanalla meşruiyet kazanıldığı gibi, bu yolla hesap verilecektir.özellikle meclis yapacağı yanlış tercihin hesabını halka verecektir.yanlış kişinin yapacağı yanlışla ilgili iç soruşturmalar tabiatıyla yapılacaktır.aynı görüşümüz halk tarafından seçilecek cumhurbaşkanının yapacağı atamalar bakımından da geçerlidir.

Neden ilk derece Hakim ve Savcıları?

Hakimler ve savcılar çoğu defa tanıdıkları-arkadaş oldukları meslektaşları aracılığıyla ,sorunlarını ilgili kurula, sözlü ve yazılı olarak iletebilecekleri gibi, şahsen görüşerek, sorunlarını halletmeleri bakımından daha yakın işbirliğine gidebileceklerdir.kurulla iletişimde kolaylık sağlanacağı kuşkusuzdur.

Yargı bağımsızlığına halel gelmez mi?

Türk bürokrasi geleneğinin değişmez anayasası siyasetçiye güvensizlik, onu hırpalamak-çelme takmak, sürekli sorun çıkarmak, onu işlevsiz kılmaya çalışmaktır(örn.en son bir idare mahkemesinin 6 ay önce yapılmış sbs sınavının yürütmesini durdurması gibi..).Tarihsel olarak yargı aracılığıyla şu yada bu yolla hep mağdur edilmişlerdir. (örn.istiklal mahkemesi,yassı ada kararlarında olduğu gibi..).

Yargı vesayetin en önemli araçlarından birisi olarak üstüne düşen vazifeyi eksiksiz yerine getirmiştir. Tecrübelerimiz göstermektedir ki yargı bağımsızlığını yok edenler ,bizatihi yargının içinde oluşan kliklerdir.esasen bunun nedeni sıklıkla vurgulandığı gibi ,Türk toplumunun birey toplumu olmayıp, cemaat toplumu olmasıdır.her cemaat, liyakate bakmadan, kendi adamını yerleştirmeye bakmaktadır.bireysel özellik, başarı ve tutarlılığınızın bir önemi yoktur.son dönemde olduğu gibi, bir klik toplumdaki ve yargıdaki temsil oranının çok ötesinde, mukayese kabul etmez şekilde, yargıyı kilit noktalardan kuşatabilmektedir.

Kemalistlerde kendi cemaatini oluşturmuş eğitim sistemini bu yönde kurmuştur.aslında Türkiyede hepimiz istediğimiz kadar kurtulmaya çalışalım bi şekilde Kemalist kodlara sahibiz.bu kodun vazgeçilmez temel unsuru siyasetçiye asla güvenmemek onu düşman bellemektir.muhafazakar cemaatçiliğin köklü olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

Dolayısıyla cemaatçi anlayışlar ve kurum dışı vesayet organları dışında, siyasetin yargıya müdahele ettiğine yönelik pratik tecrübeye sahip değiliz.bundan sonra müdahele edecekleri hususu herhangi bir temeli olmayan varsayımsal yorumdur.kaldı ki bir an için böyle bir şeye yeltenmiş olsalar bile siyaseten halk tarafından cezalandırılacaklar,sandıkta faturayı ödeyeceklerdir.bundan önce değişik vesilelerle cezalandırılanlar gibi..ayrıca siyasi müdahalelere karşı cuntacıpeksever medyamız ile darbeciçoksever kamuoyumuzun duyargaları sonuna kadar açık olacaktır.

kısacası eskiden yüce ve yüksek yargıda etkin olanlar,cunta-sever -nasyonalist -Kemalist klik iken bugün dış bağlantılarıda güçlü olan başka bir kliktir .siyasetin müdahelesi zayıf ihtimaldir etse bile pişman olacağı açıktır
“Demokratik meşruiyete” sahip kurul yoluyla, doymak bilmez taleplerin önü kesilecektir.kurul değişik ve halka hesap verecek kaynaklardan beslenerek yenilenecek. Türkiye’nin gelişen, ortaya çıkan toplumsal dokusu ile, talep ve çeşitlilikleri kurula yansıyacaktır.tekil –oligarşik olmasına fırsat verilmeyecektir.

Önemle belirtelim ki, ilk derece hakim ve savcılarının seçiminde “ tek oy”sistemi geçerli olmalıdır.
Öneride bulunurken eşsiz-günahsız -eksiksiz bir kurul önermiyoruz.mucizelere yer yok.mevcut durum ve pozisyona göre ,en iyisinin teklif ettiğimiz yapı olabileceğine inanıyoruz. eleştiriye elbette açığız.

Çok sayıda yorumcu yargı bağımsızlığı ile yargı bağsızlığını karıştırmaktadır.yasama-yürütme-yargı teorik olarak ayrıdır, ama , ayrık değildir.birbirleriyle alakasız, saldım çayıra mevlam kayıra şeklinde hareket edemezler..demokratik sistem içinde belli bir eşgüdümün- koordinasyonun olacağı tabiidir.yargının da- yasamanın da –yürütmenin de bağlı olduğu tek merci vardır, o da millettir.herkes ona karşı sorumludur.

Millete karşı sorumluluğun tesis edilebilmesi için tek yol, kurulun” demokratik meşruiyete” sahip olmasının zorunlu şart olduğuğu gerçeğinin kabul edilmesidir.

Son söz; yukarda kısaca değindiğimiz gibi hakim-savcı için asıl tehdit, sanıldığı gibi, doğrudan demokratik meşruiyete sahip kurul – kurumlar ve kişilerden değil, bizatihi yargı içinde oluşan, hukukun genel ilkeleri, ulusal-üstü belgeler, anayasa ve yasalara göre hareket etmek yerine, kliklerinin(militer,ideolojik,etnik,mezhepsel,dinsel vb.) görüş ve önerileri doğrultusunda hareket eden, bireysel kişilik ve kimliğin semtlerine uğramadığı yargıç-savcı yapısı ile diğer vesayet yapıları-kişilerden gelmektedir.
Yargıya yönelen-yönelecek tehditlerin bertaraf edilmesiyle , bağımsızlığın ve tarafsızlığın sağlanmasının yegane yolu, en üst düzeyde” demokratik meşruiyete” sahip kurul yapısının bir an önce oluşturulmasıdır.aksi durum felakettir, dün olduğu gibi, bugünde, yarında..

Böyle (“demokratik meşruiyete sahip”) bir kurul yapısının olduğu ülkede hiçbir yargı görevlisi usa-musa organizasyonlarında taşeronluk yapamayacak ,çözüm sürecini tıkamak, ekonomiye ve ülkeye suikast yapmak, enerji oyununda ülkemizi safdışı bırakmak,dış politika dayatmak gibi politik maceralara soyunamayacaktır.her yargı görevlisi, hukukun genel ilkeleri,ulusal-üstü belgeler, anayasa ve yasalar çerçevesinde görev yapacaktır.az şey mi ?

Unutulmamalıdır ki yargı, yargıçlara ve savcılara bırakılamayacak kadar önemlidir.


Post a Comment

Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.