Ekonomi sayfasında bir haber: Karşılıksız çek sayısında büyük artış. Nedeni: karşılıksız çekte hapis cezası kaldırıldı.
Sonuç: karşılıksız çek suçunun korkutuculuğu ortadan kalktı.
Karşılıksız çek olayına ceza yaklaşımı konusunda çok yazı yazıldı, çok öneriler oldu. Karşılıksız çekin hapisle cezalandırıldığı 1985 yılından bu yana ne yazık ki bu konu kökten çözülemedi.
Oysa konu ve yaratılan sorunu çözmek, son derece basittir. Nasıl mı?
Çek olayı bir bankada başlar. Müşteri bankaya gelir, çeke bağlı hesap açar, kendisine bir çek karnesi verilir. Müşteri çek/çekler yoluyla ödemelerini yapar. Çek aslında muhataba karşı, bankada param var. Bu kâğıtla(çek) bankaya başvur, paranı öderler, demektir. Bu mekanizma elbette çeki yazanın bankada parasının olması ile işler, para yoksa karşılıksız çek ortaya çıkar.
Çözüm: Banka müşterisine çek karnesi verirken, çek karnesinin her yaprağına bir kaşe basmalıdır. Kaşede şöyle yazmalıdır: “Bu yaprağa yazılacak şu kadar meblağ bankamızın garantisi altındadır.” Bu durumda, çek olayından para kazanan banka elini taşın altına koymuş demektir. Olması gereken de budur. Bunun hukuk dilindeki açıklaması, bankanın çekte sorumluluk yüklenmesidir. Bu resim, karşılıksız çek suçunu bitirir. Çek yaprağının üstündeki garantili meblağı aşan çeki kim alır ki!
Bu ülke bu çözümü bir türlü benimsemedi. 1985 yılından beri verilen uğraşlar boşuna. Sorulacak olan soru şudur. Devlet, devlet olmak erkini bankalar üzerinde kullanamaz mı? Elbette kullanır, fakat kullanmıyor.