6YVEXWZQKYXT
Technorati Profile
Yani gerçekten çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet kişinin SADECE KASTLA bu suçu işlemesinin kabul edilmesi halinde belirttiği içinden çıkılmayacak sorularla karşılaşabiliriz.
Ama kanunun yürürlüğe girdiği bu aşamadan sonra karşımıza hangi sorunları çıkaracağının suçun kastla mı, hem kastla ve hem de taksirle mi, ya da objeaktif sorumluluk gereğimi işlendiği sorununa çözüm olmayacağını düşünürüm. Yani diyorum ki, karşılıksız çek suçu karşımıza bu sorunları çıkarıyor diye bu suç objektif sorumluluk gereği yada taksirli sorumluluk gereği cezalandırılır şeklinde görüşü kabul etmeliyiz diyememeliyiz.
Netice de, yürürlüğe giren bir karşılıksız çek yasa maddesi ile yürürlük gücü kazanan bir suç tarifi var ve bu tarif içinde barındırdığı öğeleri gereğince, karşılıksız çek ya sadece kasıtla, ya da hem kasıt ve hem taksirle, veyahutta hem kasıt hem taksir ve objektif sorumluluk (kusur olmadan) gereği işlenebilecektir.
Çok genel hatları ile;
a)Suçun kastla işlenebilmesi için neticenin bilinmesi ve istenilmesi,
b)Taksirle işlenebilmesi için neticenin istenmemesi gerekir iken,
c)Objektif sorumluluk halinde kusur olmadan suçun sabit olduğu kabul olunur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu suç için mutlaka bir kusur sorumluluğunu aradığı için ve ceza kanununun genel hükümlerinin özel ceza yasaları içinde uygulanacağı tartışmasız olduğu için 5941 Sayılı Yasanın 5/1 nci maddesindeki suçun objektif yani kusursuz sorumluluk gerektiren bir suç olmadığı hususunda kimsenin itirazı olmasa gerek. Madde gerekçeside bunu açıkça söylüyor ve buna kimsenin itirazı da yok.
O halde yeni suç kusura dayalı sorumlululuktan kaynaklanan bir suçtur.
Kusura dayanan sorumluluk ise, ya kasta dayanır. Ki Sn. Eralp'in dediği gibi eğer sanık bu suçu işleme kastına sahip ise yani çek hesabında karşılığı bilerek ve isteyerek bulundurmamamışsa karşılıksız çek işleminin yapılmasına sebebiyet vermiştir, atılı suç kastına sahiptir ve cezalandırılacaktır. Bu konuda da yani atılı suçun kast ile işlenebileceği hususunda hiç tereddüt olmasa gerektir.
Kusura dayalı sorumluluğun diğer hali taksire dayanan sorumluluktur. Zaten bütün tartışma da buradan kaynaklanmaktadır. Acaba 5941 Sayılı Yasanın 5 nci maddesi taksire dayalı bir kusurluluk nedeniyle cezalandırmaya izin vermekte midir ?
Kanaatimce vermektedir, bir önceki gün vermemektedir demiş isem de bugün artık vermektedir diyorum, çünkü, TCK.nın 22/1 nci maddesi "Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır." düzenlemesini getirmiştir. Bu duruma göre taksirli bir suç için ilk şart bir kimse taksire dayanan kusurundan dolayı SADECE KANUNDA YAZILI HALLERDE CEZALANDIRILABİLECEKTİR.
Peki taksirli hal ne idi. Ne olduğunu TCK.nın 22/2 nci maddesi "Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir." şeklinde tanımlamıştır. Aslında kanaatime göre yanlış olan bu süslü püslü tanım taksiri ÜÇ kelime ile özetlersek NETİCENİN KESİNLİKLE İSTENMEMESİ OLARAK TARİF ETMEKTEDİR.
O zaman yapacağımız iş karşılıksız çek işleminin yapılmasına sebebiyet veren kişinin neticeyi istemeden bu fiili gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini tesbit etmektir.
O halde toparlarsak;
Bu suç tanımına göre Sanık yani karşılıksız çek işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi neticeyi yani karşılıksız çek işlemi yapılmasını İSTEYEBİLİR VEYA İSTEMEYEBİLİR. Çünkü kanun metninde karşılıksız çek işlemine sebebiyet vermekten bahsedilmekte, sebebiyetin KASTA DAYALI OLARAK VERİLMESİNDEN BAHSEDİLMEMEKTEDİR. Kasta dayalı sebebiyet vermekten bahsedilmediğine göre, sebebiyet vermenin taksire dayalı olmasını da içerdiğini kabul etmek gerekir.
TCK.nın 22/1 maddesi FİİLİN AÇIKÇA BELİRTİLMESİ GEREKTİĞİNİ EMRETMEKTEDİR. 5941 Sayılı Yasanın 5 nci maddesinde fiil "KARŞILIKSIZ ÇEK İŞLEMİ YAPILMASINA SEBEBİYET VERMEK^" olarak açıkça belirtilmiştir. Sebebiyet vermek kastla meydana getirilebileceği gibi taksirle de yani hesapta para bulundurmama neticesini istemeden de işlenebilecek bir fiil olduğundan fiilin TCK.nın 22/1 nci maddesine uygun olarak 5941 Sayılı Yasanın 5 nci maddesinde AÇIKÇA BELİRTİLDİĞİNİ KABUL ETMEK GEREKİR.
Kanaatimce 5/1 NCİ MADDE METNİNE EKLENMEYEN "KASTEN" kelimeside bu suçun taksirle işlenebileceğine işaret etmektedir.
YİNE KANAATİMCE madde metninde "özen yükümlülüğüne aykırı olarak" ibaresinin geçmemiş olması sebebiyet vermek fiilinin taksirli olamayacağı anlamına gelememelidir. Çünkü sebebiyet vermek fiili hem kasta ve hem taksire işaret etmektedir. Bu nedenle ayrıca özen yükümlülüğüne işaret etmesine gerek yoktur.
Sayın hocamın bu suçun kasıtlı bir suç olduğunu kabul etmek gerekir yönündeki düşüncesine gerekçe olarak gösterdiği sanığın temsilcisi olduğu tüzel kişiye uygulanacak güvenlik tedbirlerinin tüzel kişi hakkında uygulanabilmesi için TCK.60 ncı maddesinin ancak kasıtlı suçlar için uygulanabileceği öngördüğü düşüncesine katılamıyorum.
TCK.nın 60 nci maddesi tüzel kişiler için "Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen karşılıksız çek kasıtlı suçlardan mahkûmiyet hâlinde, iznin iptaline karar verilir." şeklinde düzenleme getirmiştir. Buradaki düzenleme genel bir düzenleme ise de, bu güvenlik tedbiri BİR İZNİN İPTALİNİ GEREKTİREN güvenlik tedbiri olup, örneğin bir belediyenin bir tüzel kişiye gemi ile yolcu taşımacılığı için verdiği bir iznin bu tüzel kişinin temsilcisinin verilen yetkinin kötüye kullanılması suretiyle KASITLI BİR SUÇ İŞLENMESİ HALİNDE İZNİN İPTALİNİ İNTAÇ ETMEKTEDİR.karşılıksızdır işleminin yapılmasıına sebebiyet vermek suçunda tüzel kişi açısından getirilen güvenlik tedbiri, 5941 Sayılı Yasanın 5/4 ncü maddesinde "(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan gerçek ve tüzel kişi hakkında, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde resen mahkeme tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir." şeklinde ÖZEL OLARAK DÜZENLENMİŞ OLUP, bu düzenlemede suçun kasıtlı suç olması gerektiğinden bahsedilmemektedir. Kanun koyucunun TCK.nın 60 ncı maddesinin genel düzenlemesinden ayrılıp özel bir düzenleme getirmesinde hukuka aykırılık yoktur.
Kaldı ki bir an için Sayın Hocamızın görüşlerine itibar etsek bile yani bu güvenlik tedbirinin tüzel kişiler açısından sadece kasıtlı suçlara uygulanabileceğini kabul etsek bile varacağımız sonuc 5941 Sayılı Yasanın 5 nci maddesinin karşılıksız çek kastla işlenebilen bir suç olduğu olmamalıdır. Madem bu suç hem taksirle ve hem kastla düşüncesini kabul ettik, o zaman kastla işlenebilen hali için TCK.nın 60 ncı maddesi delaletiyle 5941 Sayılı Yasanın 5/4 ncü maddesindeki güvenlik tedbiri tüzel kişiler hakkında uygulanabilecekken, taksirli suçlar için TCK..nın 60 ncı maddesi yollaması olmadığından 5941 Sayılı Yasanın 5/4 ncü maddesindeki güvenlik tedbiri uygulanmamalıdır, sonucuna ulaşabiliriz. Zira sanığın eylemi taksirle işlediği kabul olunmaktadır.
Bu nedenle artık karşılıksız çek hem taksirle ve hemde kastla işlenebileceğini düşünüyorum
Yorum Gönder
Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.