Karşılıksız çek suçundan sanık hakkında yapılan meşruatlı tebligata, askerde olduğu için bila ikmal cevap verilmiştir ancak toplanan delillere göre sanık hakkında şikayetçinin çekle ilgili şikayet hakkının olmaması nedeniyle düşme kararı verilmiştir o halde mutlaka sanığın savunması alınmalı mı veya durma kararı mı verilmeli, yoksa savunma almadan düşme kararı mı verilmeli?.
Keza şikayetçinin çek ibrazdan sonra alacağın temliki hükümlerine göre devraldığının anlaşılması veya çekte cirosunun olmaması nedeniyle şikayet hakkı yoktur sanıkla ilgili karşılıksız çek nedeniyledüşme kararı verilmesi nedeniyle şikayetçinin bu kararı temyiz hakkı var mıdır? şikayet hakkı bulunmaması nedeniyle katılan sıfatını alamayacağından temyizin reddine mi karar verilmeli?
Cevap:
A - Çekin arkasında cirosunun bulunmaması ya da çekin bankaya ibrazından sonra alacağın temliki yoluyla çekin elde edilmesi nedeniyle şikayet hakkı bulunmayan kişi tarafından şikayet vaki olmuş ise; şüphelinin savunması alınmadan karşılıksız çek keşide etme suçlamasına düşme kararı verilir,
B - Çekte şikayet hakkı bulunmayan kişinin davaya katılma hakkı bulunmadığından hükmü temyize yetkisi yoktur, bu nedenle temyiz talebinin reddine karar verilir.
Hırsızlık suçundan sanık H.H.B.’in, beraatına ilişkin, Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.04.2005 gün ve 1371-535 sayılı hüküm, katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 28.03.2007 gün ve 14932-3674 sayı ile;
YanıtlaSil“1- Sanığın, kurucu ortağı ve yetkili müdürü olduğu şirkete ait olup, aynı zamanda öğretmenlik de yaptığı dershanede, sayacı devre dışı bırakarak sayaç öncesi sigortadan ayrı bir kablo ile elektrik akımı vermek suretiyle 4 adet klimada kaçak elektrik kullandığının tespit edilmesi karşısında, suçu işlediğinin kabul edilmesi gerekirken, dosya içeriği ile bağdaşmayan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak, yerinde olmayan gerekçelerle yazılı biçimde hüküm kurulması,
2- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nun, 491/ilk, 522/1. maddelerine göre, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun aynı suça uyan 142/1-f, 168/2. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanık yararına olması ve aynı Yasa uyarınca uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 17.09.2007 gün ve 767-697 sayı ile; 29.03.2005 tarihinde yapılan keşifte dinlenen tutanak düzenleyicilerin yeminli beyanları ve bilirkişi raporu, sanığın hayatın olağan akışına uygun görülen savunmalarını doğrular mahiyette görülmüştür.
Yine keşif yerinde dinlenen savunma tanıklarının yeminli beyanları da dikkate alındığında ortada şüpheli bir durum olduğu açıktır. Mahkûmiyet hükmü verilebilmesi için somut, kesin ve tartışmadan uzak delillerin ortaya konulması gerekmektedir.
Ortaya konulan deliller mahkûmiyet hükmü vermeye yeterli görülmediği gibi, bu yönde mahkememizde tam bir vicdani kanaat de oluşmadığından şüphe sanık lehine olarak yorumlanmıştır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
YanıtlaSilBu kararın da katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 21.12.2008 gün ve 290851 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığa yüklenen elektrik hırsızlığı suçunun sübuta erip ermediğinin belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğine göre;
17.09.2004 tarihinde düzenlenen kaçak elektrik tespit tutanağında; Mersin merkez Çankaya Mahallesinde bulunan Seçkinler Dershanesinde yapılan kontrolde sayaca girmeden kolon sigortasından harici hat çekilerek 4 adet 6800 watt gücünde elektrikli aletin sayaç harici çalıştırıldığının ve aboneliğin A. Dershanesi adına olduğunun belirlendiği belirtilmiş, tutanak işyerinin sorumlu müdürü olan sanık H.H.B. tarafından da imzalanmıştır.
Sanık, aşamalardaki savunmalarında; S. Dershanesinde sorumlu müdür ve fizik dersi öğretmeni olarak görev yaptığını, olay günü TEDAŞ’tan gelen görevlilerin kaçak elektrik kontrolü yapmak istemeleri üzerine birlikte elektrik sayaçlarının olduğu yere gittiklerini ve görevlilerin kaçak elektrik kullanıldığını belirleyerek tutanak düzenlediklerini, 2 yıl öncesine kadar aynı yerde bir başka dershanenin bulunduğunu, yönetim ve ortaklar değişince S. Dershanesi olarak faaliyet göstermeye başladıklarını, dershanede 18 adet klima ve 11 adet derslik bulunduğunu, bunlardan 4 adet klimanın kaçak elektrik kullandığının söylendiğini, kaçak elektriğin nasıl bağlandığını bilemediğini, kendisinin elektrik bağlatmadığını, dershanede öğretime 07.06.2004 tarihinde ara verildiğini ve tutanak tutulduğu tarihte de öğretimin başlamamış olduğunu, dershaneye haftada yalnızca 2 gün uğradığını, diğer zamanlarda dershanenin bir başka şubesinde bulunduğunu, suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir.
Sanık müdafii de savunmalarında, elektrik sayaçlarının herkesin müdahale edebileceği bir yerde bulunduğunu, sanığın S. Özel Eğitim Ltd. Şirketinin sorumlu müdürü olduğunu, dershane müdürü olmadığını, dershane müdürünün ise başka bir kişi olduğunu, sanığın kaçak elektrik bağlatmasının söz konusu olmadığını belirtmiştir.
YanıtlaSilTutanak tanığı L.Ç., tutanak içeriğinin doğru olduğunu, bir ihbar üzerine gittiklerinde, panoyu açar açmaz harici olarak çekilen hatta ait kabloyu açıkça gördüklerini, savunma tanıklarının da belirttikleri gibi “kaçak elektrik bu kadar da bariz kullanılmaz ki” diye söylendiğini beyan etmiş, diğer tutanak tanığı İ.S. da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
Savunma tanığı G.E., yaklaşık 8 yıl dershanede memur olarak çalıştığını, 2002 yılında ayrıldığını, işten ayrılmadan hemen önce binanın ortak olan elektrik tesisatının ayrıldığını ve dershaneye de ayrı bir tesisat çekilerek ayrı bir saat bağlandığını, 2002 yılında dershaneden ayrıldıktan sonraki durumu bilemediğini beyan etmiştir.
Savunma tanığı M.Ş. ise, dershanede rehber öğretmen olarak çalıştığını, gayriresmi olarak yönetim işleriyle de ilgilendiğini, bir ihbar üzerine TEDAŞ görevlileri geldiğinde dershanenin bütün birimlerini kendisinin gezdirdiğini, klimaların yerlerini gösterdiğini, bilerek kaçak elektrik kullanıldığını zannetmediğini, elektrik saatleri panosunun herkes tarafından kullanılan bir yerde bulunduğunu, birilerinin dershaneyi karalamak için kasıtlı olarak böyle bir şey yapmış olabileceğini, hatta görevlilerin, “bu kadar da açık olarak kaçak elektrik kullanılmaz ki” dediklerini belirtmiştir.
Yerel Mahkemece mahallinde 29.03.2005 tarihinde yapılan keşifte dinlenen bilirkişi, emekli TEDAŞ kaçak kontrol amiri H.B., 05.04.2005 günlü raporunda sonuç olarak, kaçak elektrik kullanıldığının tespit edilerek hattın düzeltilmesi ve tesisatın mühürlenmesinden sonra endeks incelendiğinde tüketimin % 30 artması gerekirken, tüketim miktarının değişiklik göstermediğini, yani hesap ekstresi incelendiğinde tutanak öncesi ve sonrası sarfiyatlar arasında bir fark bulunmadığını, bu verilere göre kaçak ve usulsüz elektrik kullanıldığı kanaatinde olmadığını belirtmiştir.
Mersin Ticaret Sicil Memurluğunca 06.12.2004 günlü yazı ile S. Özel Eğitim Hizmetleri Ltd. Şirketinin kurucu ortaklarının, sanık H. H. B. ve M.K. olduğu, 04.03.2003 tarihinden itibaren şirketi temsil yetkisinin sanığa ait bulunduğu, ortakların ise B.K., A.K., H.G. ve M.B. oldukları bildirilmiştir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
YanıtlaSilSanığın, kaçak elektrik kullanılması nedeniyle tutanak düzenlenen dershanenin, kurucu ortağı olduğu ve tutanak tarihi itibariyle de dershanenin bağlı olduğu şirketi temsil yetkisinin bulunduğu, Mersin Ticaret Sicil Memurluğunun yazısı ile sabittir. Dershanede görevlilerce ihbar üzerine yapılan kontrolde, kolon sigortasından harici hat çekilerek, sayaca girmeden dört adet klimada kaçak elektrik kullanıldığı belirlenip, tutanak tutulmuş ve sanık da herhangi bir itiraz ileri sürmeksizin tutanağı imzalamıştır. Sanığın, bu hususun aksine, sonradan alınan suçtan kurtarmaya yönelik savunmasına ve savunma tanıklarının somut bir bilgiye dayanmayan, savunmayı doğrulayacak varsayımların ortaya konulmasından ibaret beyanlarına itibar edilmesine olanak yoktur. Keza, bilirkişi raporunda da somut bir bilgiye yer verilmemiş, varsayıma dayalı olarak kanaat belirtilmiş olduğundan bu rapor da hükme esas alınamaz.
Bu itibarla, dosya kapsamına ve toplanan kanıtlara uymayan gerekçelerle sanığın beraatına karar verilmesi isabetsiz olduğundan, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.09.2007 gün ve 767-697 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.04.2009 tarihinde yapılan müzakerede, tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin sübut için yeterli delil bulunmadığına ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak
YanıtlaSilDolandırıcılık suçu, sanığın mağduru kandırabilecek hileli davranışlarla aldatıp, onu kendi veya başkasının mal varlığı aleyhine bir işlemde bulunmaya yöneltmesi ve bu işlem sonucunda sanığın kendine veya başkasına yarar sağlamasıyla oluşur. Dolandırıcılık suçunda failin hileli hareketleri sonucu sakatlanmış irade neticesinde kişiye ait malvarlığının mülkiyetinin devri, buna karşılık hırsızlık suçunda ise; menkul bir malın, sahibinin rızası dışında alınması, mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerindeki zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesi söz konusudur. Bu açıklamalar ışığında somut olayda; sanığın kimliği tespit edilemeyen bir kişiyle birlikte önceden hazırladıkları plan çerçevesinde, olay günü tesadüfen para bulmuş gibi davranan ve kimliği belirlenemeyen suç ortağının, bulduğu parayı mağdurla paylaşmayı teklif edip, birlikte yürümeye devam ettikleri sırada heyecanla olay yerine gelerek, kimliği belirlenemeyen suç ortağı ile mağdura yolda para bulup bulmadıklarını sorması, plan dahilinde kimliği belirlenemeyen suç ortağının para bulmadıklarını belirtip, mağdurun da bunu desteklemesi akabinde kimliği belirsiz suç ortağının istersen cüzdanıma bak diyerek cüzdanını göstermesi, sanığın mağdurun cüzdanına da bakmak istemesi üzerine, mağdurun kendi rızasıyla içerisinde 720TL para bulunan cüzdanını sanığa vermesi, sanığın cüzdana baktıktan sonra cüzdanı kimliği belirlenemeyen suç ortağının alıp, parayı cebine koyması, sanığın olay yerinden uzaklaşmasından sonra, mağdurun parayı almak istemesi üzerine, kimliği belirlenemeyen suç ortağının, sen yaşlısın ben gencim benden şüphelenir diyerek bir telaş ortamı meydana getirip, bu şahıs biraz sonra bir daha gelir, bizi bulur, seninle kahvede buluşuruz diyerek parayı cüzdana koyarmış gibi yapıp olay yerinden ayrılması ardından, mağdurun cüzdanına baktığında en üstte bir dolar olacak şekilde diğer paraların kağıt parçası olduğunu fark etmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, cüzdanın, kontrol maksadıyla kimliği belirlenemeyen kişiyle fikir ve eylem birliği içinde olan sanığa geçici olarak verilmesi,mülkiyet devrinin olmaması nedenleriyle dolandırıcılık suçunun yasal unsuru olan teslim koşulunun gerçekleşmediği, bu nedenle sanığın eyleminin ayrıntıları CGK’nun 30.09.1991 tarih ve 223/240 sayılı kararında açıklandığı üzere; paranın mağdurun üzerinde değil, suç ortağına teslim edilmiş cüzdandan alınması sebebiyle “özel becerinin, elde veya üstte taşınan eşyaya yönelik olması” koşulu gerçekleşmediğinden 5237 sayılı TCK’nun 141/1 madde ve fıkrasında tanımlanan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden sanık hakkında dolandırıcılık suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
S.BAKICI İ.ÇOBANOĞLU K.TAŞDEMİR S.TARHAN İ.ŞAHBAZ
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin sübut için yeterli delil bulunmadığına ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak
YanıtlaSilDolandırıcılık suçu, sanığın mağduru kandırabilecek hileli davranışlarla aldatıp, onu kendi veya başkasının mal varlığı aleyhine bir işlemde bulunmaya yöneltmesi ve bu işlem sonucunda sanığın kendine veya başkasına yarar sağlamasıyla oluşur. Dolandırıcılık suçunda failin hileli hareketleri sonucu sakatlanmış irade neticesinde kişiye ait malvarlığının mülkiyetinin devri, buna karşılık hırsızlık suçunda ise; menkul bir malın, sahibinin rızası dışında alınması, mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerindeki zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesi söz konusudur. Bu açıklamalar ışığında somut olayda; sanığın kimliği tespit edilemeyen bir kişiyle birlikte önceden hazırladıkları plan çerçevesinde, olay günü tesadüfen para bulmuş gibi davranan ve kimliği belirlenemeyen suç ortağının, bulduğu parayı mağdurla paylaşmayı teklif edip, birlikte yürümeye devam ettikleri sırada heyecanla olay yerine gelerek, kimliği belirlenemeyen suç ortağı ile mağdura yolda para bulup bulmadıklarını sorması, plan dahilinde kimliği belirlenemeyen suç ortağının para bulmadıklarını belirtip, mağdurun da bunu desteklemesi akabinde kimliği belirsiz suç ortağının istersen cüzdanıma bak diyerek cüzdanını göstermesi, sanığın mağdurun cüzdanına da bakmak istemesi üzerine, mağdurun kendi rızasıyla içerisinde 720TL para bulunan cüzdanını sanığa vermesi, sanığın cüzdana baktıktan sonra cüzdanı kimliği belirlenemeyen suç ortağının alıp, parayı cebine koyması, sanığın olay yerinden uzaklaşmasından sonra, mağdurun parayı almak istemesi üzerine, kimliği belirlenemeyen suç ortağının, sen yaşlısın ben gencim benden şüphelenir diyerek bir telaş ortamı meydana getirip, bu şahıs biraz sonra bir daha gelir, bizi bulur, seninle kahvede buluşuruz diyerek parayı cüzdana koyarmış gibi yapıp olay yerinden ayrılması ardından, mağdurun cüzdanına baktığında en üstte bir dolar olacak şekilde diğer paraların kağıt parçası olduğunu fark etmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, cüzdanın, kontrol maksadıyla kimliği belirlenemeyen kişiyle fikir ve eylem birliği içinde olan sanığa geçici olarak verilmesi,mülkiyet devrinin olmaması nedenleriyle dolandırıcılık suçunun yasal unsuru olan teslim koşulunun gerçekleşmediği, bu nedenle sanığın eyleminin ayrıntıları CGK’nun 30.09.1991 tarih ve 223/240 sayılı kararında açıklandığı üzere; paranın mağdurun üzerinde değil, suç ortağına teslim edilmiş cüzdandan alınması sebebiyle “özel becerinin, elde veya üstte taşınan eşyaya yönelik olması” koşulu gerçekleşmediğinden 5237 sayılı TCK’nun 141/1 madde ve fıkrasında tanımlanan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden sanık hakkında dolandırıcılık suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
S.BAKICI İ.ÇOBANOĞLU K.TAŞDEMİR S.TARHAN İ.ŞAHBAZ
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
YanıtlaSilSanığın, kaçak elektrik kullanılması nedeniyle tutanak düzenlenen dershanenin, kurucu ortağı olduğu ve tutanak tarihi itibariyle de dershanenin bağlı olduğu şirketi temsil yetkisinin bulunduğu, Mersin Ticaret Sicil Memurluğunun yazısı ile sabittir. Dershanede görevlilerce ihbar üzerine yapılan kontrolde, kolon sigortasından harici hat çekilerek, sayaca girmeden dört adet klimada kaçak elektrik kullanıldığı belirlenip, tutanak tutulmuş ve sanık da herhangi bir itiraz ileri sürmeksizin tutanağı imzalamıştır. Sanığın, bu hususun aksine, sonradan alınan suçtan kurtarmaya yönelik savunmasına ve savunma tanıklarının somut bir bilgiye dayanmayan, savunmayı doğrulayacak varsayımların ortaya konulmasından ibaret beyanlarına itibar edilmesine olanak yoktur. Keza, bilirkişi raporunda da somut bir bilgiye yer verilmemiş, varsayıma dayalı olarak kanaat belirtilmiş olduğundan bu rapor da hükme esas alınamaz.
Bu itibarla, dosya kapsamına ve toplanan kanıtlara uymayan gerekçelerle sanığın beraatına karar verilmesi isabetsiz olduğundan, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.09.2007 gün ve 767-697 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.04.2009 tarihinde yapılan müzakerede, tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.
Hırsızlık suçundan sanık H.H.B.’in, beraatına ilişkin, Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.04.2005 gün ve 1371-535 sayılı hüküm, katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 28.03.2007 gün ve 14932-3674 sayı ile;
YanıtlaSil“1- Sanığın, kurucu ortağı ve yetkili müdürü olduğu şirkete ait olup, aynı zamanda öğretmenlik de yaptığı dershanede, sayacı devre dışı bırakarak sayaç öncesi sigortadan ayrı bir kablo ile elektrik akımı vermek suretiyle 4 adet klimada kaçak elektrik kullandığının tespit edilmesi karşısında, suçu işlediğinin kabul edilmesi gerekirken, dosya içeriği ile bağdaşmayan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak, yerinde olmayan gerekçelerle yazılı biçimde hüküm kurulması,
2- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nun, 491/ilk, 522/1. maddelerine göre, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun aynı suça uyan 142/1-f, 168/2. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanık yararına olması ve aynı Yasa uyarınca uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 17.09.2007 gün ve 767-697 sayı ile; 29.03.2005 tarihinde yapılan keşifte dinlenen tutanak düzenleyicilerin yeminli beyanları ve bilirkişi raporu, sanığın hayatın olağan akışına uygun görülen savunmalarını doğrular mahiyette görülmüştür.
Yine keşif yerinde dinlenen savunma tanıklarının yeminli beyanları da dikkate alındığında ortada şüpheli bir durum olduğu açıktır. Mahkûmiyet hükmü verilebilmesi için somut, kesin ve tartışmadan uzak delillerin ortaya konulması gerekmektedir.
Hırsızlık suçundan sanık H.H.B.’in, beraatına ilişkin, Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.04.2005 gün ve 1371-535 sayılı hüküm, katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 28.03.2007 gün ve 14932-3674 sayı ile;
YanıtlaSil“1- Sanığın, kurucu ortağı ve yetkili müdürü olduğu şirkete ait olup, aynı zamanda öğretmenlik de yaptığı dershanede, sayacı devre dışı bırakarak sayaç öncesi sigortadan ayrı bir kablo ile elektrik akımı vermek suretiyle 4 adet klimada kaçak elektrik kullandığının tespit edilmesi karşısında, suçu işlediğinin kabul edilmesi gerekirken, dosya içeriği ile bağdaşmayan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak, yerinde olmayan gerekçelerle yazılı biçimde hüküm kurulması,
2- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nun, 491/ilk, 522/1. maddelerine göre, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun aynı suça uyan 142/1-f, 168/2. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanık yararına olması ve aynı Yasa uyarınca uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 17.09.2007 gün ve 767-697 sayı ile; 29.03.2005 tarihinde yapılan keşifte dinlenen tutanak düzenleyicilerin yeminli beyanları ve bilirkişi raporu, sanığın hayatın olağan akışına uygun görülen savunmalarını doğrular mahiyette görülmüştür.
Yine keşif yerinde dinlenen savunma tanıklarının yeminli beyanları da dikkate alındığında ortada şüpheli bir durum olduğu açıktır. Mahkûmiyet hükmü verilebilmesi için somut, kesin ve tartışmadan uzak delillerin ortaya konulması gerekmektedir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
YanıtlaSilSanığın, kaçak elektrik kullanılması nedeniyle tutanak düzenlenen dershanenin, kurucu ortağı olduğu ve tutanak tarihi itibariyle de dershanenin bağlı olduğu şirketi temsil yetkisinin bulunduğu, Mersin Ticaret Sicil Memurluğunun yazısı ile sabittir. Dershanede görevlilerce ihbar üzerine yapılan kontrolde, kolon sigortasından harici hat çekilerek, sayaca girmeden dört adet klimada kaçak elektrik kullanıldığı belirlenip, tutanak tutulmuş ve sanık da herhangi bir itiraz ileri sürmeksizin tutanağı imzalamıştır. Sanığın, bu hususun aksine, sonradan alınan suçtan kurtarmaya yönelik savunmasına ve savunma tanıklarının somut bir bilgiye dayanmayan, savunmayı doğrulayacak varsayımların ortaya konulmasından ibaret beyanlarına itibar edilmesine olanak yoktur. Keza, bilirkişi raporunda da somut bir bilgiye yer verilmemiş, varsayıma dayalı olarak kanaat belirtilmiş olduğundan bu rapor da hükme esas alınamaz.
Bu itibarla, dosya kapsamına ve toplanan kanıtlara uymayan gerekçelerle sanığın beraatına karar verilmesi isabetsiz olduğundan, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.09.2007 gün ve 767-697 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.04.2009 tarihinde yapılan müzakerede, tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
YanıtlaSilSanığın, kaçak elektrik kullanılması nedeniyle tutanak düzenlenen dershanenin, kurucu ortağı olduğu ve tutanak tarihi itibariyle de dershanenin bağlı olduğu şirketi temsil yetkisinin bulunduğu, Mersin Ticaret Sicil Memurluğunun yazısı ile sabittir. Dershanede görevlilerce ihbar üzerine yapılan kontrolde, kolon sigortasından harici hat çekilerek, sayaca girmeden dört adet klimada kaçak elektrik kullanıldığı belirlenip, tutanak tutulmuş ve sanık da herhangi bir itiraz ileri sürmeksizin tutanağı imzalamıştır. Sanığın, bu hususun aksine, sonradan alınan suçtan kurtarmaya yönelik savunmasına ve savunma tanıklarının somut bir bilgiye dayanmayan, savunmayı doğrulayacak varsayımların ortaya konulmasından ibaret beyanlarına itibar edilmesine olanak yoktur. Keza, bilirkişi raporunda da somut bir bilgiye yer verilmemiş, varsayıma dayalı olarak kanaat belirtilmiş olduğundan bu rapor da hükme esas alınamaz.
Bu itibarla, dosya kapsamına ve toplanan kanıtlara uymayan gerekçelerle sanığın beraatına karar verilmesi isabetsiz olduğundan, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.09.2007 gün ve 767-697 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.04.2009 tarihinde yapılan müzakerede, tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.
Ortaya konulan deliller mahkûmiyet hükmü vermeye yeterli görülmediği gibi, bu yönde mahkememizde tam bir vicdani kanaat de oluşmadığından şüphe sanık lehine olarak yorumlanmıştır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
YanıtlaSilBu kararın da katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 21.12.2008 gün ve 290851 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığa yüklenen elektrik hırsızlığı suçunun sübuta erip ermediğinin belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğine göre;
17.09.2004 tarihinde düzenlenen kaçak elektrik tespit tutanağında; Mersin merkez Çankaya Mahallesinde bulunan Seçkinler Dershanesinde yapılan kontrolde sayaca girmeden kolon sigortasından harici hat çekilerek 4 adet 6800 watt gücünde elektrikli aletin sayaç harici çalıştırıldığının ve aboneliğin A. Dershanesi adına olduğunun belirlendiği belirtilmiş, tutanak işyerinin sorumlu müdürü olan sanık H.H.B. tarafından da imzalanmıştır.
Sanık, aşamalardaki savunmalarında; S. Dershanesinde sorumlu müdür ve fizik dersi öğretmeni olarak görev yaptığını, olay günü TEDAŞ’tan gelen görevlilerin kaçak elektrik kontrolü yapmak istemeleri üzerine birlikte elektrik sayaçlarının olduğu yere gittiklerini ve görevlilerin kaçak elektrik kullanıldığını belirleyerek tutanak düzenlediklerini, 2 yıl öncesine kadar aynı yerde bir başka dershanenin bulunduğunu, yönetim ve ortaklar değişince S. Dershanesi olarak faaliyet göstermeye başladıklarını, dershanede 18 adet klima ve 11 adet derslik bulunduğunu, bunlardan 4 adet klimanın kaçak elektrik kullandığının söylendiğini, kaçak elektriğin nasıl bağlandığını bilemediğini, kendisinin elektrik bağlatmadığını, dershanede öğretime 07.06.2004 tarihinde ara verildiğini ve tutanak tutulduğu tarihte de öğretimin başlamamış olduğunu, dershaneye haftada yalnızca 2 gün uğradığını, diğer zamanlarda dershanenin bir başka şubesinde bulunduğunu, suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir.
Yorum Gönder
Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.