Dememiştim, demeden edemedim, Fethullah Gülen Hocaefendi, rüşvetle ve yolsuzlukla mücadele edilmelidir. Her kim, bu halkın malını, mülkünü, parasını yiyorsa, onlardan hesap sorulmalıdır cemaatin eline geçmiş olduğu söylenen bu polis mi, bu yargı mı bunu yapacaktır?
Fethullah Gülen Hocaefendi, kollarını havaya kaldırdı, öfkeliydi, "Allah onların evlerine ateş salsın! Yuvalarını yıksın! Birliklerini bozsun!. Allah'ım onları hezimete uğrat! Onları paramparça et! Onları birbirlerine musallat et! Onları birbirine kırdır!” diyerek, hasımlarına beddua üzerine beddua okuyup durdu.

Fethullah Gülen Hocaefendi’yi bu kadar öfkelendiren ve kendine haram kıldığı bedduaları ettiren, "demeden edemedim" dedirten şey neydi acaba? Bunu artık cümle âlem biliyor. Fethullah Gülen Hocaefendi, Başbakan’ı hizaya çekiyor. Durum bu kadar açık ve net. Fethullah Gülen Hocaefendi o kadar öfkelenip, beddua okur da, "yargıdaki ayağı" ayaklanmaz mı?

Bir yanda meşru siyasi bir yapı, bir parti ve o yapıyı eleştirseler de halkın iradesine saygı gereği meşru olan bir yapı ve yapıya sahip çıkanlar, diğer yanda hiçbir şekilde denetleyemediğimiz, hesap soramadığımız, ne olduğu belirsiz, kökü dışarıda, ancak gövdesi içerde, devlet içinde devlet diyebileceğimiz bir yapı.

Geçmişten bugüne başlıklara bir göz atalım. Ak Parti ve Cemaat, Kemalistleri dize getirdi. Cemaat, polisi ve yargıyı ele geçirdi. Cemaatçi polisler, cemaatçi savcılar ve de cemaatçi hâkimler, dalga dalga operasyonlarla Türk askerini dize getirdi. HSYK cemaatçilerin elinde, Yargıtay’a bilmem kaç cemaatçi hâkim, savcı seçti.

Cemaat veya Hizmet, sadece dindar, dinci veya Müslüman değil bunlar, "cemaatçi" diye biliniyorlar.

"Cemaatçi Polisler, Cemaatçi Savcılar ve de Cemaatçi Hâkimler"

Ne demek "Cemaatçi"?

Anlaşılan o ki, sadece dininde, ibadetinde, imanında olan dindar birini tarif etmiyor bu kavram. Bunun, yani cemaatçi olmanın daha derin, daha kapsamlı bir anlamı var. Anladığımız kadarıyla bu kavram, her şeyden önce Fethullah Gülen Hocaefendi’yi sevmek, saymak ve ona koşulsuz biat etmek anlamına geliyor. Dolayısıyla biat etmekle birlikte, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin emrine kayıtsız şartsız, sorgusuz sualsiz uymayı, talimatlarını yerine getirmeyi de kapsıyor. Bu bağlamda "cemaatçi polis, cemaatçi savcı, cemaatçi hâkim" derken, aslında sadece inançlı, dindar veya dinci birini tarif etmiş olmuyoruz. "Cemaatçi" demekle aynı zamanda Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ve cemaatine yürekten bağlı, sadık müritlerden de söz etmiş oluyoruz.

Bu nedenle "cemaatçi polisler, cemaatçi savcılar, cemaatçi hâkimler" diğer meslektaşları gibi sadece beşeri hukuka bağlı değiller. Ondan önce Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ve onun manevi cemaatine bağlılar. Bu bağlamda hukuk düzeni ile Fethullah Gülen Hocaefendi’nin düzeni, toplumun menfaatiyle cemaatin menfaati çatıştığında, bu müritler ister istemez "cemaatin menfaatlerini" gözetecek ve ona göre pozisyon alıp, cemaatin empoze ettiği idealler uğruna savaşacak ve mücadele edeceklerdir.

O halde, şimdi bir değil bin kez oturup düşünelim.

Evet, doğrudur, rüşvetle ve yolsuzlukla mücadele edilmelidir. Her kim, bu halkın malını, mülkünü, parasını yiyorsa, onlardan hesap sorulmalıdır. Bunu SÖYLEMEK HER HALDE BÜYÜR BİR ERDEM OLMASA GEREK. Büyük harfle yazdım ki, kör gözler görsün, sağır kulaklar işitsin. Çünkü sanki rüşvet ve yolsuzluk iyidir diyen birileri varmış gibi ortaya atılıp "rüşvetle, yolsuzlukla mücadele edilmelidir.” diyenleri gördükçe, inanın insan ne diyeceğini bilemiyor.

Evet, rüşvet ve yolsuzlukla mücadele edilmelidir. İyi güzel de bu mücadeleyi kim, nasıl yapacaktır?

Sorarım size, rüşvetle, yolsuzlukla mücadeleyi kim yapacaktır? Yukarıda sözünü ettiğimiz, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin müritleri, bu "cemaatçiler" mi, cemaatin eline geçmiş olduğu söylenen bu polis mi, bu yargı mı bunu yapacaktır?

Evet, rüşvet ve yolsuzluk denilince sözüm ona tüyleri diken diken olan bizler ve onurlu Hukukçular: "Bakınız, cemaat polisi ele geçirmiş, cemaat yargıyı ele geçirmiş" denilince neden sus pus oluyorsunuz?

Yoksa bu durum, rüşvet, yolsuzluk iddiaları kadar vahim gelmiyor mu size, neden ilginizi çekmiyor bu rezalet?

Her hangi bir örgütün veya cemaatin, yapının, "emir komuta zinciri içinde" polis teşkilatını veya yargı teşkilatını bu şekilde ele geçirmesi sizce sıradan, basit, önemsiz bir şey midir?

Evet, sorarım size, "cemaat tarafından ele geçirilmiş olduğu söylenegelen" bu yargı mı, bu polis mi rüşvetle ve yolsuzlukla mücadele edecektir?

Sıradan bir vatandaş olarak, neden güveneyim cemaatin bu yargısına, bu polisine söyler misiniz bana?

Evet, rüşvetle, yolsuzlukla mücadele edilmelidir ancak ve lakin bu mücadeleyi yapacak, bu hesabı soracak olanların, "rüşvet ve yolsuzluk yapanlardan" daha "temiz", daha "güvenilir" olması gerekmez mi?

Hesap soruyorum diye ortaya çıkanların, polisi ve yargıyı ele geçirdiği iddiası varsa. Bu durumda sorarım size, bu iddia, rüşvetten, yolsuzluktan çok daha vahim değilmidir? Bunu "çok daha fazla önemsememiz gerekmez mi?

Şu güzel, naif, süslü sözlere bakar mısınız? Efendim, cemaat, kendi halinde, dininde, ibadetinde okullar yapıyor, eğitimle uğraşıyor. Türk gelenek ve göreneklerini ve de dilini bütün dünyaya tanıtıyor. Ne güzel değil mi? Sıradan, masumane şeyler bunlar. Bu dindar yapıya, örgüt diyenler utansın, öyle mi?

Anladık, dini bütün insanlar bunlar, iyi güzel de, sorarım size, bu cemaatin liderinin ve müritlerinin polis teşkilatına olan bu müthiş sevdası, merakı nerden geliyor? Keza, yargı teşkilatına olan hayranlıkları, fetih arzusu nerden kaynaklanıyor?

Bu dininde, ibadetinde olan mülayim cemaat liderinin Başbakanla didişmesi de neyin nesi? Hem de nasıl bir didişme. Fethullah Gülen Hocaefendi’yi Başbakana nispet "kefenimiz yok bizim" diyor ve "Başbakanın kellesini" istiyor.

Türkiye, "Cemaat-Hizmet" denen bu yapının "rüşvet ve yolsuzluk" adıyla piyasaya sürdüğü malı satın almadan önce, Cemaat-Hizmet" denen bu yapının ekonomik ve siyasal alandaki kaydına bakmalı ve ruhsatını sorgulamadır.

Not: Fethullah Gülen Hocaefendi kimilerine göre beddua kimilerine göre talimat olan konuşmasının sonlarında arapça ifadeler kullanılmış ve bu da çok merak edilmişti. Arapça sözlerin Türkçe açıklaması.

-Allahım onları hezimete uğrat! Onları sars! Birliklerini boz! Onları paramparça et! Onları birbirlerine musallat et! Onlara karşı bize yardım et! Onları birbirlerine kırdır! Onlara karşı bize yardım et! Güçlerini birbirlerine karşı kullandır! Onlara karşı bize yardım et! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Zatın hakkı için, Sıfatların hakkı için, Esma-i Hüsna'n hakkı için, İsmi Azam'ının hakkı ve hürmeti için, Efendimiz Hazret-i Muhammed'in hakkı için, katında şefaat yetkisi bulunanların hakkı ve hürmeti için, ey Ekram ve Celal Sahibi!

Dememiştim, demeden edemedim. O kadar diş gösterildi, o kadar salya atıldı, o kadar kimse tahrik edildi, o kadar o “twit”lerde o mel’un düşünceler bir yönüyle vizesiz rahat dolaştı ki, demeden edemedim. Şimdiye kadar demediğimi dedim.

Post a Comment

Sitede yer alan yorumlar site ziyaretçilerinin kişisel görüşleridir. Hukuki tüm sorumluluk yorumlayana aittir.